.
ben sana çok şey diyebilirim, sen bana asla...
ismi imla hatasıyla malûl bir sokak
açmazı bu
şu anda
kafes darlığı sinemde duran
...
gidip geldiğimiz yol aynı
insanlar da aynı
ve küçükler
karıncalar kadar
ama maharetli değiller onlar kadar
ben dahil
...
bencillik zengin açmazı
fıkara avuntusu işte
...
çöl bilmeyen
susuzluktan dem vuruyor
akşamdan sabaha,
"el tokadı yemeyen...................."
bir nefreti kusuyorlar üzerimize
dost meclisi görünümlü
idam sehpalarının üzerinde
dilim bir sihre meyilli
dönüyor dönüyor da ağzımın içinde
sadece susuyor
ufkum mahçup suretime
kızarıyor,
kızarıyor,
kızarıyor
....
okkalı bir öfke
enkaza dönmüş ufkum
kaz kaz nereye kadar
bütün enkazların altından devlet
çıkıyor
ve
kim çıkarırsa çıkarsın
o devlet kur(t)ulmuyor
öyle vebalı
...
kaç atımlık barutum
bilmiyorum
kaç kere daha ateşlenirim
bu yağmurun içinde
kaç hece daha kusabilirim
kelimelerin cümlelerin bağrına
bilmiyorum
...
anladığımı sandığım bütün
meselelerde bir ga(r)ip
bir acayip hal oluyorum
...
bir yokuştayım
git
git
git
bitmiyor
ne yokuş
ne de içimdeki tırmanma hissi
....