DOST MECAZI
Saygı
KÖK
köktüm
ağacımın gölgesinin altındaki toprağa saklanmış
ben mi ağaca muhtaçtım
ağaç mı bana
hiç bilemedim
insanların seslerini duydukça.
uzadıkça uzadı dalları ağacımın bilmediğim görmediğim yerlere
bende yerin altında hissettiğim kadarıyla izliyordum
görmeden hissederek
...
köktüm
taşıdım bütün gövdesini ağacımın
dallarıyla beraber
kimse görmedi, bilmedi beni
varsa yoksa gövde
varsa yoksa dallar
şiirler yazıldı her ikisine de
oysa bendim
gövdeye can dallara suyu taşıyan
kimseye görünmeden
olanca mütevaziliği ile
gösteriş yapmadan
...
kendi şiirine mahcup şair
ÇİLEMİZ
bol acı
bol baharat
...
iklim bir ikilem bağışlıyor boylu boyunca
ya çık,
sokağa taş/la
ya da kal içerde
bağrında kocaman bir taş/la
...
ayna,
sakallarım sineme erişmiyor bir türlü
uza uza nereye kadar
yüzüm bir vadinin hatlarına
utanıyor
göz çukurularım annemin yadigarı
hüznüm babadan
...
kaçıncısı bu sayamadım
gayrı resmi bir dilde acı çekiyor
ve mütemadiyen
ruhum sendeki manzara
bu
...
hep aynı şarkı
aynı nakarat
aynı yemek
ve bol baharat...
Gülümse
papatyalar
çiçekler dolaniyor saçlarında bir kadının
rüzgar kendine çekiyor
tutup saçlarından
yüzünde kuşlar cilveleşiyor
kaşın, gözün o biçim
haberi yok içinin
ben söyle(r)miyim
bilmem...
içinde izmir geçen ne çok
cümle var
diline
yanaşan
yakışan
...
sen sana yakışanı
yap
gülümse
...
Empati
adamın iki bacağı yok koltuk değnekleri ile durdu yanımızda
-sigara var mı? diye sordu.
sanki yıllardır tanışıyormuşuz edasıyla yaptı bunu, halimizi sorar gibi.
-yok kardeşim maalesef, kullanmıyorum dedim.
-eyvallah.
deyip yoluna devam etti.
koltuk değneklerinden güç alarak yokuş yukarı tırmanmaya başladı.
yanımda duran arkadaşım,
-adama bak iki bacağı yok, buna rağmen hala sigara içiyor! dedi.
-belki de bacakları olmadığı için içiyordur.
dedim.
Bizim temel sorunumuz kendi değer yargılarımız ve kendi tecrübelerimiz üzerinden başka hayatları yargılıyoruz. hemde bunu yaparken o başkalarının ne yaşayıp ne yaşamadıklarını gözardı ediyoruz.
Biraz empati çok şeyi değiştirecek, hemde çok şeyi.
Hafıza
adımın okunuşu ile yazılışının farkını
gri binalara girdiğimde
öğrendim,
resmiyet bizim cemiyet hayatımıza
ilkin adımızı hizaya koyarak giriyordu
sonrasında ise malum andımız...
***hafızam yetmiyor hatıramın yüküne...
çok şey hatırlıyorum yerli yersiz
ismini bilmediğim yüzleri mesela
beni unutan, beni tanımayan yüzleri
bir durak ahbaplığından, bir yağmur kaçaklığından,
bir ekmek kuyruğu ya da market sırasından
hatırladıklarım var...
parkta oturanlardan, üstüme vazife olmayan olaylardan
ve
sahibinin dahi unuttuğu anılardan
çokça şey duruyor hafızamda...
Filistin Atkısı
Yek pare bütün yani sarılmış bir cigaraya içimde tütün iki parmak arası terli dudaklar iki şehir arası tekli duraklar insen almaz binsen...
-
Derdin öyle derinki leyla, hepsi yükümdür Sensiz bir yaşam leyla, hapis yurdumdur ----(zindan-yaşama vurmak) kürtçedir Zülüf gölgesi nerde...
-
4 bütün meseller bir aşk üzredir bir de arşın üzerinde geçiyor hepsi filmlerde... baktığın, gördüğün, duyduğun ruhuna değen, delen,...
-
"gölgeleri bağrımda donan özlemlere..." suretin, dokuzçeşmelerde* bir ağacın gölgesi, ağacın gölgesi gönlüm dokuzçeşmeler ...