engel

...
yan gelip
yatma
diye
bağrımda
şehrim,
senin
yollarına
engel koydu/m
...

i.d.

algı

...
kimsenin
taktığı yok renkleri
herkes kendine yakışanı seviyor
...
kimsenin
taktığı yok renkleri
herkes kendi
gülünü
seviyor
...


i.d.

ÖNCESİZ

...
sonra bir şehir dolu/su
alacak içimiz
ve apak yelkenler gibi
bağrımız
saklanacak
o/arada
...
sen bir resim yapacaksın
ben bir sihri bozacağım
ya da
bir şiir yazacağım sadece
birimizi anlatan
...
sen
bitmeyen şeyler gibi
d/olsan
mısralarıma
...
bende bir şiir dolu/su
getirsem sana sesimde
...
duysan
...

i.D.

gerçek/düş

...
ikimiz de
aynı düşü görmediğimize
göre
ya da
bir düş
ikimize de aynı oyunu
oynamadığına
göre
yaşadığım/ız
gerçek
...

İ.D.

DELİL

...
sanırım
yeteri kadar
delil bıraktın
bedenimde
...
sende,
öptün kaldı
dudaklarının ruj lekesi
yüzümde
sildin
kalmasın diye izin
ama
içimde kaldı
ruhunun nefesi
onu bende bıraktın
...
acemi bir katil
gibi
boşkovanları
toplayıp
silahı
unuttu/n olay yerinde
...

İ.D.
daireler, doğrular, dalgalar
ve

büyüklerin doğrularına
dil çıkaran çocuklar
...

İ.D.

ÇOCUK İŞÇİLER

...
görseniz ayaklarındaki nasırları yürekleriniz sanırsınız
yüzlerindeki kir yoksulluktan peydahladıkları hüznün utancını
taşıyor.

görseniz ruhunuzun derinliklerinde geçen
düşünce sürülerinden utanırsınız
görseniz diyorum,
ya körseniz?
ben susuyorum
...
İ.D.


SU

...
suyunuz bitmiyor
hiç;
mutfağınız
ve
banyonuz ıpıslak
her daim,
bu yüzdenmidir
huyunuzun
yerinde
sayması
...

İ.D.

gün/ahım

...

-gün(aşırı)ahım
işliyor
beni-
bir tövbekarım
oysa

"günah işle beni..."
imanım
aşksa ibadetin
küfre saptım
iman etmiyorum
sana

...
İ.D.

ben û sen

biliyorum ki
burası sevda sokağının
kalbidir
ve
biz
yani
sen ile ben
/ben û sen/
ikimiz
...
hani
tam ortasındayız
ellerin değiyor elime
sonra birleşiyor
ellerimiz...
sonra................
                      
                                 İ.D.

GERÇEĞİN RÜYASI-1

...ucu 
keskin; 
biri uçurum
diğeri
bıçak gibi
iki sözünü taşıyorum
içimde
...
...
neye benzediğini bilmiyorum
bu hülyanın
ama
duvarları alabildiğince sana bezenmiş
bir sıçrama köşkü
ellerinden tutuyorum
köşk altımızda batıyor
bir nehir önce
ve sonra bir okyanusa dönü(şü)yor
her yer
bir kayığı andırıyor uzağından bakınca ikimizin
köşküne
eğilip kapısını arıyorum,
gözlerim ilişiyor
bir balığın suda intiharına ve boğuyor kendini
dur yapma dememe ramak kalmadan...
insanlar görüyorum
balık adamlar ve deniz kızları sanki 
ama insanlar
bildiğin sabah işe gider gibi
pazara ya da alış verişe
öyle yani o kıyafetle
olabildiğince kifayetsiz
boğulmuyorlar!
ve hiç yakışmıyorlar denizin dibine
hepsinin yüzünde yerin dibine havale edilmiş
ahlar
çirkinler
düşünüyorum yerin dibine batasıca dedikleri
türden
...
balıklar sudan atlıyorlar karaya
rıhtım onların artık
...
gözlerim bir kıyıda açıyor
kendini
ahhhh...
ellerin yine uzak
gözlerin yine bir tuzağı işlemiş
sana dönüyorum yüzümü ama
yüzüm sana gelmiyor hep arkamda kalıyor
suretin
gözlerin kapalı...
bu bir kabus
farkında değilim
ama neden
cinnet ve cennet aynı sahnede
demlenmiş sanki
bu bir kabus olmalı...
batıyor!
sorma!
sıçrama köşkü...
hayat eliyle elimize tutuşturduğu
anahtarı çekiyor
biz buna layık değilmişiz
ben de sana
sen hiçkimseye...

İ.D.

SU TUTULMASI

...

iskelesi olmayan bir liman ben,

demiri olmayan bir gemi/sen

...

ben seni tutamam

sen bana bağlanamazsın

...

KIŞ

...
mevsimlere dikkat et,
kimin kışına denk gelirsen gel
üşürsün
...
sıkı giyinmen faydasız
...
kışlar
üşütür
...
İ.D.

SONRA

aslında yoktu
sonra'sı
ya da
icazet vermedi azgınlığı hayatın
kızgınlığımıza
ve
yatışmadan
içimizdeki hız
yatış pozisyonu aldı
bedenlerimiz
uygun ve uygar adımlarla
...
sonra...
yoğunluk uyuşmazlığı bizdeki
sen bende çoktun
oysa ben
sende hiç yoktum
...
İ.D.

YAR/ALI

... 
kırılmış 
paramparça olmuş 
bir camı
kimseye çaktırmadan 
çıplak elle toplama 
telaşı benimkisi
ellerim kanıyor
...
İ.D. 

İSMİ/SİZ

...
neyi düşünüyor
aklın?
iki dilimli
dünyadır
en fazla...
yarısı sende
soluklanan
yarısı
kalbinde
sallanan
bir sallantı
deniz havası say,

ki

üşüyorsun

ağzın burnuna kadar dolu,

donumşsun...
ellerinde titreyecek derman kalmamış

ahın avucunda daha

kendini vurmamış

failine;

ulaşmamış daha...
neyi düşünüyor aklın?
iki dilimli dünya!
bir puzzle'sın işte
hangi parçanın eksik olduğunun ne önemi var
eksik eksiktir...
neyi düşünüyor aklın?
kalbin,
daha ne kadar
meskun olur bu hasrete
vuslat,

yüzünün çeşmesinden akacak iki

damlaya muhtaç...
ikimizde biliyoruz
mühürlüdür 
/gözlerimiz gibi
bir başkasına bakmayacak/
açılmayacak

birimizin

ikimize...
düşünüyorsun şimdi 
gitmek kalmak kadar
anlamlı
kalmak gitmek kadar...
bu nasıl bir denklemdir?
bir imansızın kıblesi olur mu?
...
bir aygıt say varlığımı
bir makina
bir robot
bütün devrelerim isyan bayrağında
her biri ayrı bir cephenin neferi
oysa her birinin ayrı bir yönedir
seferi...
başı bozuk bir bedenim!
beynim kalbimin,
ellerim de beynimin verdiği hiç bir komuta
icabet etmiyor.
ellerim,
bu kadar ucuz değil diyen ellerim...
kalbimi sırtımda taşıyorum kaç zamandır

çünkü

gelmek istemiyor gitmek istediğim

hiçbir yere...
her şeyin bir sonu olmak zorunda
değil...
ikimizin
de

...
İ.D 

içimin döküntüsü

...
her şey insanın
kabuğu ile kavgasından
ibaret
...
her keder,
efkar ile kaderin halvetinden
ibaret
...
her efkar,
mutluluktan bozma
bir kabuk ile zuhur eder
kendini
sen kabuğuna aldanırsın
oysa görmezsin
kabuğun
altındaki
mühimmat yüklü
inini
...
her mutluluk
kaf dağının ardına gizlermiş
kendini
ona
gitmek için
ağzınla kuş tutup
sütüyle beslemek lazımmış 
birini
...
oysa
her şey
insanın kendi
kabuğuyla kavgasından
ibaret
...
üzülmek
değil!
her şeye
rağmen
kabuğuna sığınıp
dimdik
yürüyebilmektir
marifet
...
İ.D.

VİCDANIM

...
söyle
şimdi bu
uçsuz
bucaksız
kör
yerde ne olur
işim
...
vicdan!
dedim ki
sen\in namlunun ucundaki
kara leke
durduğun yer
yar yeri değil
...
söyle şimdi
bu uçsuz
bucaksız
kör yerde
ne olur
ismim
...
vicdan!
neresinde
zulalanmıştır bir insanın,
neresinde gizlenir
gizler
kendini
insanın
...
insan!
de/ki
nerende saklarsın
vicdanını
bir bütündür vücudun
yekpare bir inilti
bir sayıklama
yayılıyor
ininden
...
söyle kimsin?

İ.D.

CAM YÜREK

...

gidince soğuk, gelince sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

gidince soğuk, gelince sıcak...

böyle giderse/n

yürek

çatlayacak

...
İ.D.

AHKAM

VAZİYET
...üstad bağışla beni, insanın susması
"kelimelerin kifayetsizliğinden değil
haznenin fukaralığındandır."
İ.D.
bırak da suretin iz bulsun kendine
bu yarık iki damla yasla
büyüdü
sonra aramıza uçurum gibi kondu
ben derim ki
uçurum değil bölen bizi iki yana!
tutuyorum ellerinden
ikimizde yattığımız yerin ucundayız
gözlerimiz
birbirine değiyor
ben sana
bakıyorum
sen uzak bir masalı seyreyliyorsun
suretimde
içinde olmadığım
içimde olmadığın
uzaksın…
oysa
altımızda aynı dünya
ve yan yana senle biz…

İTİRAF

ben çok çektim gölgelerden
bu yüzden uzun zamanlar güneşe çıkmadım
bir yarasa gibi
hep ışıksız zamanlara denk getirdim bütün randevularımı
çoğu zaman
karanlıkta bile bir siluet
ardımda önümde
kah yere yapışık
kah önümde ki duvara alışık
izledi beni
gölge’m…

SONUÇ

çok sonra anladım
güneşe çıkmak,
gün/yüzüne bakmak istiyorsan hayatın
gölgeni yanına almalısın
ama
kendi gölgeni
içinde/ki
ölülere mezarlık bulmalısın
gömmelisin onları
topraktan bol ne var
gömülmeye…

İ.D.

KIRIK KALEM

...

şair

yazdıkça

şiir

tüketiyorsa içindekileri/ni

kırsın

kalemini

...
 
İ.D.

OKYANUS


...
biliyorsam
anlıyorsam
hayatı
yani
bugüne değin
hani
iyi
bir öğrenci olarak
iyi bellemişsem
ve değilse
öğrendiklerimin
hepsi yanlış
hiçbir telaş sebepsiz değil
...
hiçbir çaba sonuçsuz,
hiçbir uzaklık uçsuz değil
görmek istediğinde bakmalı
bakmak yetmediğinde akmalısın
o uzaklığa
...
su gibi,
rüzgar gibi
...
nicedir
bir okyanus düşü
düşüyor aklıma
bildiğin düşmek işte
öyle böyle değil
düşmek nasıl bir şeyse öyle
...
ellerimi uzatıyorum ellerim
kollarımı uzatınca da kollarım
uzuyor
ve
bazen de
engel olamadığım bir iştahla büyüyorlar sanki
hem sadece
onlarda değil
gözbebeklerim
iki can taşıyorlar
gibi
bir hayata gebe
büyüyorlar
mütemadiyen
...
durmak utanç verici diyorum
işte
...
sana akmalıyım
derinliğin kaç fersah?
kaç metre?
kaç kilo metre?
...okyanus...

DÜNYA

DURUM

şimdi,
şu gördüğün kocaman binaların,
şu genişletilmiş duble yolların,
sanayinin, mekteplerin ve sinemaların
akademik safsataların;
bütün iyiniyet mektupların(ın)

tek bir derdi vardır
birilerini daha zengin
ve
daha mesut etmek


BUGÜN

suyu,
ha musluktan içmişsin,
ha damacanadan
yahut plastik şişeden
daha çok mesut
ve
zengin etmek içindir
daha hoyrat birilerini



İSYAN

oysa herkese yeter
yeterinden bile fazla,
herkese yer var
yeryüzü sofrasında
sıkışmaya gerek yok
alabildiğine,
olabildiğince
yayıl/ın,
bağdaş kur/un
amuda kalk/ın


İ.D.

DÎL

dilimin
ucunda
insanlık kadar
yaş almış
bir ezber
dilin dilime
değince
bozulan
...
İ.D. 

BAKIŞ ACISI

her şey güzel,
her yer bahar,
her mevsim kollarının arası 
ya da 
kolarının arasıdadır bütün mevsimler;
bazı polisler iyi;
zenginler çevrenin dostu,
çevreciler fukaranın;
hayvan sevenler
insanlara da düşkün;
kürtler/le  türkler/le
barışmış
...
inanmak istersin
... 
çok değil
her şey güzel,
her yer bahar
her mevsim kollarının arası
ya da 
kollarının arasındadır bütün mevsimler 

İ.D.

SERKEŞLİK

sesinde bir başkadır

serkeşlik…

bir başka sarhoşluğu olur hayatın
bir sen d’olunca sendeleyen
aklım…
yanan, tüten
bağrım…

dumanlı
bir efkar,
sıratta sorgu sırasında
gibi
ellerim avuçlarım terden kan revan
içimde…

ne içersem içeyim
sesinin suyu gibi değil

“meyler, neyler bana
gönlüm sana meyler…”

İ.D.

Zıtlık

Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu? A.Arif kendine  mağdur, mağdura da fail süsü vermiş faillerin yurdu!