bir okyanus doldurabilir ancak içimi..."
hepimiz,
dikenli güller gibiyiz
gölgesiz evler
ve
meyvesiz ağaçlar gibi...
hepimiz,
kurumuş nehirler
ve
kısır taylar gibiyiz...
dişsiz kurtlar
ve
aç koyunlar gibiyiz
hepimiz...
kimse görmedi,
kimse bakmadı böyle
gittikçe büyüdü gözlerin
sen kaldıkça özlemin...
bir kapı ne zaman açılır boşluğa
hanidir
ondan da biriktirdim hemde çokça
...
büyüyor gözlerin
boyuyor gozbebeklerimi
büyüyor onlar/da
kapılıp hasretine...
biliyorum artık
bir su bardağı ne zaman sebepsiz durur
ne zaman öyle yaramaz bir işe
o da birikti
özlemin gibi...
kalbim daha kaç duyusal müdahaleye dayanır bilmem
kaç vuslat hançerine
kaç cerrahi mücadeleye
...
seviyorum seni
bütün insanlığımın yerine...
bizim şarkımızın ölçüsü
13/8'le başladı
yetmedi nefesimiz
ikinci
mısrada tıkandı
...
tanrım bana bir mezar
ruhumu siktir et
ne bok yerse yesin
bedenim benden bir parça bile olsa
kalmadı desin...
göğüne aldandım
insanım nefsime yaslandım
tanrım bana bir mezar
yoksa bu ruh çok değil
bu bedeni bozar...
"anladım"
ölüm
insanın uslanması için değil
doğasına uyması için var
şimdi bakıyorum da
durduğum her yer
dipsiz vadileri olan "yar"
ne kadar zorlasam zorlayayım
dar dar dar....
bir aynaya bakamadım
kendime gelesim yok
bir aşa su olmuyor varlığım
bir yaraya merhem
bir rüzgara yaprak
"değmiyorum hiçbir şeye/
her şeye zaten ucubedenim..."
9/8
ikibinondokuz....
kimseye sana dokunabileceği kadar
yak(ın)laşma
çünkü
insan,
dokunabildiğini kırar
dokunamadığını da
seyre dalar...
kimseye değmez nazarımız
kimseye...
ağrımız bizedir, yaralarımız bize
bize kanar,
bizi kirletir kanımız...
sefaletimiz, sefilliğimiz dokunmaz
kimsenin gönül teline
yine de yok bir şikayetimiz...
nefsimizedir tüm hıncımız ve varsa kibrimiz...
ama
şimdi
bıçağın dayandığı kemiğin nedeniyiz
taşmaya sabırlı bardağın son damlasıyız
hem sebebiz hem de sebil
akıyoruz
gönlümüzce
...
YETER ULAN...
uçup gidiyor ne varsa
insanın çürüğü
suyun tadı
iki kelamın arası
bir soluk nefes ki
ciğere can
gidiyor ne varsa...
süpürüp ardını
terkinde bırakıp kahrını
uçup gidiyor
ne varsa...
kiminin parsadır derdi
kiminin arsa
ya benim ki nedir
hayat
sana kaldım
sende kaldım
senden kaldım
galiba.
sırasız gelir her şey
bahar, bu cehennem
ve papatyaları
...
sırasız
af buyurun
kanla halvet olanlarla
aynı cümlede diziliyiz
kelam kelam
...
sırasız
kilisteki yangın,
kobanideki duman
ve
şengalde toprağa dökülen
kan
...
ahlak
arsızlığa vurmuş kendini
çoluk çocuk ölmüş
ne ki?
...
bu işte bir "hayır" vardır
bu bakışın dile dökemediği
bir hayır
nasır bağlamış bir suskunluk
bağışlamış kendini
hayır...
kelebekler uçuyor
kaç zamandır göğsümün sağ yanında
bir kargayı yeğlerdim oysa
...
doğduğu günü kimse hatırlamaz...
aslında o doğduğun günde olmayabilir
ama işte "amcan ölmüştü...."
yara büyük
gelişim bir trajediden alıyor miladını
ne büyük şans
ne büyük saçmalamış alın yazı(cı)sı...
unutmuyor kimse
vardığın dünya senden umut almıyor
çok var senden
hemde çok
sayma!
biter belki
ama ölmekle bitmiyor
...
belki bu yüzdendir bir şubatı severim aylardan
birde ocağı
çünkü o arada bir yerdedir
nefesimin havaya değdiği
zaman
aradadır...
göğsüm kelebekler vadisi
ömrü de
orada...
çölsünüz
yani hayat namına bir şey kalmamış
içinizde
öylece varsınız
öylece...
sahi siz başından beri mi
böyle...
yani çöllüğünüz yeni bir şey
değil
yani
sonradan olma çöl değilsiniz
değil mi?
"fıtrat"ınızın bağışladığı bir şey
sonradan
hiç bir varlık
hiç bir şey
hiç bir yaşam formu
bu denli deforme olamaz...
"çok kere"
yanıldı durdu terazi
ter içinde
ter içinde
umduğu neydi de
bulduğu değildi
o
...
"bir kere"
insan bir tartıya düştü mü
emsal emsal diye böğürür
bulur (mu)
bulmaz (mı)
...
sinem tamda bu anda
bir taşa mihmandarlık etmeye ne kadar da
gönüllü
binbir gecede olsa
yaslasın ona kendini
taş bu ne de olsa...
geçmiş
bir gölge
bir bilge evin içinde
belki bir özlem
dokuzçeşmede
duruyor
burnumun sızlayan direğinde
...
dedim ya terazi
yanıldı durdu
kantarcı ter içinde
kantarcı
terazi bir çocuk işi oysa
yer yarılsa gövdesinin sığacağı
oyuk bulunmaz
kantarcı
...
insan
bir tartıya düşmüş
emsalsiz bir yargıya
neye kime göredir ederi
...
geçmiş
gevran ovasında bir handa
çocukluk ve münasebetli ne kadar
hissiyat varsa insan içinde
bugün
emsalsiz yaşanıyordu orada
su bile
suydu
....
Yek pare bütün yani sarılmış bir cigaraya içimde tütün iki parmak arası terli dudaklar iki şehir arası tekli duraklar insen almaz binsen...