AŞK AÇISI


aşkın açısı 
üç yüz altmış derecedir
öyle bir gelir ki 
seni 
yerinden 
yurdundan
oynatır
alır gezdirir 
dolaştırır;
toplar
eksiğini 
gediğini 
kapatır
ama
aynı yerdesin
aşkın acısı
yüz seksen derecedir
seni olduğun yerden alır
dağıtır,
ters yüz eder
alır bir uçtan
taaaaa
diğer uca savurur
ama
aynı düzlemdesin
İ.D.

HAYATIN CANI

...
yaşayan,
hareket eden
her şeyi
ikna etmen olasıdır
(mesela
meyve vermeyen bir
ağacı
aşılayıp meyve
vermeye
ikna edebilirsin)
ama
ölmüş
ve artık
burada olmayan birini
hiçbir şeye
ikna edemezsin
(az evvel esamesini
okuduğumuz
ağacın
kuruyup
bütün müdahalelere
cevap verememesi
artık onu meyve vermeye
ikna edemezsin)
...
İ.D.

DİLEMMA

...
kıyım kıyım
kıyılır
gibi
olur içiniz bazen
...
sızınız,
yurdunu
bilip de
bir
türlü yerini
tespit edemediğiniz
mahkum
gibi dolanıp
durur
bedeninizde
...
siz mi mahkumsunuz sızıya
yoksa
sızı mı mahkum size
bilmezsiniz
işin aslını
...
o
orada
durur
...
İ.D.

Savaş Karıştı

                                                                                               "savaş geliyor sevişin ya da sıvışın! demem o ki kimsenin tekkesine 
ve teknesine
helva taşımayın."
...
insan
ruhunun mezatı!
bu
cenk,
bu cümbüş
kim için?
ömrü
suya sabuna
değmeden geçmiş
bir güruhun
bu toz bulutunun
içinde
aklandım
naraları atması
kim için
...
bir
riya üzredir
edeb-i hayatınız
ve
bir türlü doyurulmamış
aç bırakılmış hayanız
...
deyiniz
bu izan,
bu mizan
ne için
...

İ.D.

YOK YAZI

"...renkleri yok saydılar,
en az iki kere."


tutmayı
bilmeyen el'sin,
esmeyi bilmeyen yel
ne kadar
yel'se
sende
en az onun kadar
el'sin
...
kime
yarar uzunmuş kolların
kime?
dağlardan geçiyormuş
yolların,
tankların
ve tanıkların...
VARMIŞ
kime ne?
...

kir ve bela içinde
ne dönüyorsa
bu devrin eleminde
bizimdir
...

yurdumun
yoksul çocukları
uyanın
bütün çöpler
kısa
hangisini çekerseniz çekin
oyun hep size kalacak!


ki
diyorlar ki,
suyunuz az
ama
soyunuz
kurumayacak kadar
çok bu susuzlukta
batıp duruyorsunuz
...


bütün renkleri bir saydılar
en az iki kere
...

İ.D.

BAZEN

...
bazen gerçek anlam kullanırsın
bazen mecaz
bazen anlam fazla gelir yazılana
bazen az
...
İ.D.

KISIR DÖNGÜ

...
Kimin suyuna gittiysek suyumuzdan
kimin huyuna gittiysek huyumuzdan
olduk
...
susuz
ve
huysuz
bir çöl gibi
ömrümüzün
bütün iklimlerinde
ikinci bir
eyleme kadar
nadastayız
hiç bir ot bitmez
bizde
ne gölgedeyiz
ne de
güneşte
...
i.d.

SEYİR

...
bazen durulmak lazım
durmak
ve
sükunet/mek lazım
durup bakmak
akışına hayatın
berrak bir nehri izler gibi
"her ne kadar hayat
o kadar
berrak değilse de"
seyir iyidir
...

i.d.

engel

...
yan gelip
yatma
diye
bağrımda
şehrim,
senin
yollarına
engel koydu/m
...

i.d.

algı

...
kimsenin
taktığı yok renkleri
herkes kendine yakışanı seviyor
...
kimsenin
taktığı yok renkleri
herkes kendi
gülünü
seviyor
...


i.d.

ÖNCESİZ

...
sonra bir şehir dolu/su
alacak içimiz
ve apak yelkenler gibi
bağrımız
saklanacak
o/arada
...
sen bir resim yapacaksın
ben bir sihri bozacağım
ya da
bir şiir yazacağım sadece
birimizi anlatan
...
sen
bitmeyen şeyler gibi
d/olsan
mısralarıma
...
bende bir şiir dolu/su
getirsem sana sesimde
...
duysan
...

i.D.

gerçek/düş

...
ikimiz de
aynı düşü görmediğimize
göre
ya da
bir düş
ikimize de aynı oyunu
oynamadığına
göre
yaşadığım/ız
gerçek
...

İ.D.

DELİL

...
sanırım
yeteri kadar
delil bıraktın
bedenimde
...
sende,
öptün kaldı
dudaklarının ruj lekesi
yüzümde
sildin
kalmasın diye izin
ama
içimde kaldı
ruhunun nefesi
onu bende bıraktın
...
acemi bir katil
gibi
boşkovanları
toplayıp
silahı
unuttu/n olay yerinde
...

İ.D.
daireler, doğrular, dalgalar
ve

büyüklerin doğrularına
dil çıkaran çocuklar
...

İ.D.

ÇOCUK İŞÇİLER

...
görseniz ayaklarındaki nasırları yürekleriniz sanırsınız
yüzlerindeki kir yoksulluktan peydahladıkları hüznün utancını
taşıyor.

görseniz ruhunuzun derinliklerinde geçen
düşünce sürülerinden utanırsınız
görseniz diyorum,
ya körseniz?
ben susuyorum
...
İ.D.


SU

...
suyunuz bitmiyor
hiç;
mutfağınız
ve
banyonuz ıpıslak
her daim,
bu yüzdenmidir
huyunuzun
yerinde
sayması
...

İ.D.

gün/ahım

...

-gün(aşırı)ahım
işliyor
beni-
bir tövbekarım
oysa

"günah işle beni..."
imanım
aşksa ibadetin
küfre saptım
iman etmiyorum
sana

...
İ.D.

ben û sen

biliyorum ki
burası sevda sokağının
kalbidir
ve
biz
yani
sen ile ben
/ben û sen/
ikimiz
...
hani
tam ortasındayız
ellerin değiyor elime
sonra birleşiyor
ellerimiz...
sonra................
                      
                                 İ.D.

GERÇEĞİN RÜYASI-1

...ucu 
keskin; 
biri uçurum
diğeri
bıçak gibi
iki sözünü taşıyorum
içimde
...
...
neye benzediğini bilmiyorum
bu hülyanın
ama
duvarları alabildiğince sana bezenmiş
bir sıçrama köşkü
ellerinden tutuyorum
köşk altımızda batıyor
bir nehir önce
ve sonra bir okyanusa dönü(şü)yor
her yer
bir kayığı andırıyor uzağından bakınca ikimizin
köşküne
eğilip kapısını arıyorum,
gözlerim ilişiyor
bir balığın suda intiharına ve boğuyor kendini
dur yapma dememe ramak kalmadan...
insanlar görüyorum
balık adamlar ve deniz kızları sanki 
ama insanlar
bildiğin sabah işe gider gibi
pazara ya da alış verişe
öyle yani o kıyafetle
olabildiğince kifayetsiz
boğulmuyorlar!
ve hiç yakışmıyorlar denizin dibine
hepsinin yüzünde yerin dibine havale edilmiş
ahlar
çirkinler
düşünüyorum yerin dibine batasıca dedikleri
türden
...
balıklar sudan atlıyorlar karaya
rıhtım onların artık
...
gözlerim bir kıyıda açıyor
kendini
ahhhh...
ellerin yine uzak
gözlerin yine bir tuzağı işlemiş
sana dönüyorum yüzümü ama
yüzüm sana gelmiyor hep arkamda kalıyor
suretin
gözlerin kapalı...
bu bir kabus
farkında değilim
ama neden
cinnet ve cennet aynı sahnede
demlenmiş sanki
bu bir kabus olmalı...
batıyor!
sorma!
sıçrama köşkü...
hayat eliyle elimize tutuşturduğu
anahtarı çekiyor
biz buna layık değilmişiz
ben de sana
sen hiçkimseye...

İ.D.

SU TUTULMASI

...

iskelesi olmayan bir liman ben,

demiri olmayan bir gemi/sen

...

ben seni tutamam

sen bana bağlanamazsın

...

KIŞ

...
mevsimlere dikkat et,
kimin kışına denk gelirsen gel
üşürsün
...
sıkı giyinmen faydasız
...
kışlar
üşütür
...
İ.D.

SONRA

aslında yoktu
sonra'sı
ya da
icazet vermedi azgınlığı hayatın
kızgınlığımıza
ve
yatışmadan
içimizdeki hız
yatış pozisyonu aldı
bedenlerimiz
uygun ve uygar adımlarla
...
sonra...
yoğunluk uyuşmazlığı bizdeki
sen bende çoktun
oysa ben
sende hiç yoktum
...
İ.D.

YAR/ALI

... 
kırılmış 
paramparça olmuş 
bir camı
kimseye çaktırmadan 
çıplak elle toplama 
telaşı benimkisi
ellerim kanıyor
...
İ.D. 

İSMİ/SİZ

...
neyi düşünüyor
aklın?
iki dilimli
dünyadır
en fazla...
yarısı sende
soluklanan
yarısı
kalbinde
sallanan
bir sallantı
deniz havası say,

ki

üşüyorsun

ağzın burnuna kadar dolu,

donumşsun...
ellerinde titreyecek derman kalmamış

ahın avucunda daha

kendini vurmamış

failine;

ulaşmamış daha...
neyi düşünüyor aklın?
iki dilimli dünya!
bir puzzle'sın işte
hangi parçanın eksik olduğunun ne önemi var
eksik eksiktir...
neyi düşünüyor aklın?
kalbin,
daha ne kadar
meskun olur bu hasrete
vuslat,

yüzünün çeşmesinden akacak iki

damlaya muhtaç...
ikimizde biliyoruz
mühürlüdür 
/gözlerimiz gibi
bir başkasına bakmayacak/
açılmayacak

birimizin

ikimize...
düşünüyorsun şimdi 
gitmek kalmak kadar
anlamlı
kalmak gitmek kadar...
bu nasıl bir denklemdir?
bir imansızın kıblesi olur mu?
...
bir aygıt say varlığımı
bir makina
bir robot
bütün devrelerim isyan bayrağında
her biri ayrı bir cephenin neferi
oysa her birinin ayrı bir yönedir
seferi...
başı bozuk bir bedenim!
beynim kalbimin,
ellerim de beynimin verdiği hiç bir komuta
icabet etmiyor.
ellerim,
bu kadar ucuz değil diyen ellerim...
kalbimi sırtımda taşıyorum kaç zamandır

çünkü

gelmek istemiyor gitmek istediğim

hiçbir yere...
her şeyin bir sonu olmak zorunda
değil...
ikimizin
de

...
İ.D 

içimin döküntüsü

...
her şey insanın
kabuğu ile kavgasından
ibaret
...
her keder,
efkar ile kaderin halvetinden
ibaret
...
her efkar,
mutluluktan bozma
bir kabuk ile zuhur eder
kendini
sen kabuğuna aldanırsın
oysa görmezsin
kabuğun
altındaki
mühimmat yüklü
inini
...
her mutluluk
kaf dağının ardına gizlermiş
kendini
ona
gitmek için
ağzınla kuş tutup
sütüyle beslemek lazımmış 
birini
...
oysa
her şey
insanın kendi
kabuğuyla kavgasından
ibaret
...
üzülmek
değil!
her şeye
rağmen
kabuğuna sığınıp
dimdik
yürüyebilmektir
marifet
...
İ.D.

VİCDANIM

...
söyle
şimdi bu
uçsuz
bucaksız
kör
yerde ne olur
işim
...
vicdan!
dedim ki
sen\in namlunun ucundaki
kara leke
durduğun yer
yar yeri değil
...
söyle şimdi
bu uçsuz
bucaksız
kör yerde
ne olur
ismim
...
vicdan!
neresinde
zulalanmıştır bir insanın,
neresinde gizlenir
gizler
kendini
insanın
...
insan!
de/ki
nerende saklarsın
vicdanını
bir bütündür vücudun
yekpare bir inilti
bir sayıklama
yayılıyor
ininden
...
söyle kimsin?

İ.D.

CAM YÜREK

...

gidince soğuk, gelince sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

gidince soğuk, gelince sıcak...

böyle giderse/n

yürek

çatlayacak

...
İ.D.

AHKAM

VAZİYET
...üstad bağışla beni, insanın susması
"kelimelerin kifayetsizliğinden değil
haznenin fukaralığındandır."
İ.D.
bırak da suretin iz bulsun kendine
bu yarık iki damla yasla
büyüdü
sonra aramıza uçurum gibi kondu
ben derim ki
uçurum değil bölen bizi iki yana!
tutuyorum ellerinden
ikimizde yattığımız yerin ucundayız
gözlerimiz
birbirine değiyor
ben sana
bakıyorum
sen uzak bir masalı seyreyliyorsun
suretimde
içinde olmadığım
içimde olmadığın
uzaksın…
oysa
altımızda aynı dünya
ve yan yana senle biz…

İTİRAF

ben çok çektim gölgelerden
bu yüzden uzun zamanlar güneşe çıkmadım
bir yarasa gibi
hep ışıksız zamanlara denk getirdim bütün randevularımı
çoğu zaman
karanlıkta bile bir siluet
ardımda önümde
kah yere yapışık
kah önümde ki duvara alışık
izledi beni
gölge’m…

SONUÇ

çok sonra anladım
güneşe çıkmak,
gün/yüzüne bakmak istiyorsan hayatın
gölgeni yanına almalısın
ama
kendi gölgeni
içinde/ki
ölülere mezarlık bulmalısın
gömmelisin onları
topraktan bol ne var
gömülmeye…

İ.D.

KIRIK KALEM

...

şair

yazdıkça

şiir

tüketiyorsa içindekileri/ni

kırsın

kalemini

...
 
İ.D.

OKYANUS


...
biliyorsam
anlıyorsam
hayatı
yani
bugüne değin
hani
iyi
bir öğrenci olarak
iyi bellemişsem
ve değilse
öğrendiklerimin
hepsi yanlış
hiçbir telaş sebepsiz değil
...
hiçbir çaba sonuçsuz,
hiçbir uzaklık uçsuz değil
görmek istediğinde bakmalı
bakmak yetmediğinde akmalısın
o uzaklığa
...
su gibi,
rüzgar gibi
...
nicedir
bir okyanus düşü
düşüyor aklıma
bildiğin düşmek işte
öyle böyle değil
düşmek nasıl bir şeyse öyle
...
ellerimi uzatıyorum ellerim
kollarımı uzatınca da kollarım
uzuyor
ve
bazen de
engel olamadığım bir iştahla büyüyorlar sanki
hem sadece
onlarda değil
gözbebeklerim
iki can taşıyorlar
gibi
bir hayata gebe
büyüyorlar
mütemadiyen
...
durmak utanç verici diyorum
işte
...
sana akmalıyım
derinliğin kaç fersah?
kaç metre?
kaç kilo metre?
...okyanus...

DÜNYA

DURUM

şimdi,
şu gördüğün kocaman binaların,
şu genişletilmiş duble yolların,
sanayinin, mekteplerin ve sinemaların
akademik safsataların;
bütün iyiniyet mektupların(ın)

tek bir derdi vardır
birilerini daha zengin
ve
daha mesut etmek


BUGÜN

suyu,
ha musluktan içmişsin,
ha damacanadan
yahut plastik şişeden
daha çok mesut
ve
zengin etmek içindir
daha hoyrat birilerini



İSYAN

oysa herkese yeter
yeterinden bile fazla,
herkese yer var
yeryüzü sofrasında
sıkışmaya gerek yok
alabildiğine,
olabildiğince
yayıl/ın,
bağdaş kur/un
amuda kalk/ın


İ.D.

DÎL

dilimin
ucunda
insanlık kadar
yaş almış
bir ezber
dilin dilime
değince
bozulan
...
İ.D. 

BAKIŞ ACISI

her şey güzel,
her yer bahar,
her mevsim kollarının arası 
ya da 
kolarının arasıdadır bütün mevsimler;
bazı polisler iyi;
zenginler çevrenin dostu,
çevreciler fukaranın;
hayvan sevenler
insanlara da düşkün;
kürtler/le  türkler/le
barışmış
...
inanmak istersin
... 
çok değil
her şey güzel,
her yer bahar
her mevsim kollarının arası
ya da 
kollarının arasındadır bütün mevsimler 

İ.D.

SERKEŞLİK

sesinde bir başkadır

serkeşlik…

bir başka sarhoşluğu olur hayatın
bir sen d’olunca sendeleyen
aklım…
yanan, tüten
bağrım…

dumanlı
bir efkar,
sıratta sorgu sırasında
gibi
ellerim avuçlarım terden kan revan
içimde…

ne içersem içeyim
sesinin suyu gibi değil

“meyler, neyler bana
gönlüm sana meyler…”

İ.D.

VAZİYET

...
söz
bütün ayrılıklardan sana sığınacağım
senin
hiçbirşeyin
yok
...
...
kiminin cesetleri
olur
içinde gömmeye yer bulamadığı
/
kiminin gölgeleri
karanlığında bile peşinden ayırmadığı
/
senin
hiçbirşeyin
yok
/
.
..
...

İ.D.

Kal(ı)p

...

bir hayalden kaçarken

kalbi kapıya sıkışan birinin

ikircikli durumu;

açarsa kapıyı hayale kapılacak,

açmazsa kalbinden olacak

...

İ.D.

KAPILAR

...

içeriye açılan kapılar gördüm,
sizde gördünüz,
bilirsiniz onları
en
az
benim kadar;
dışarıya açılan kapıları da gördüm,
sizde
gördünüz,
bilirsiniz onları
en
az
benim kadar;
bir de
hem içeriye hem dışarıya
açılan kapılar var
kim nerden itelerse
ona göre açılan
...

ya ben?

...
 
İ.D.

HAZAN

‎...
kısacıktı hayat,
sonbahardı
bütün mevsimler
yapraklar yorgundu dallarda
...
düşüyorlardı
birbirbirbirbirbirbirbirb.....
...
esmerliğim yapraklar gibi sarardı
bende
yapraklar gibi
yaparak
düşe/
yazdım
kendimi
...

"anladım, toprak çok uzakmış dallara"

ALINDIM

...
 
İ.D.

MUTLULUK SALINCAĞI

...

gitmek için bahanem/
çok kalmaya
sebep arıyorum
ey sebep
neredeysen
gel
bul
beni

ölmek için bahanem/
çok yaşamaya
sebep arıyorum
ey sebep
nerdeysen
gel
bul
beni

...liğed anuşob mırarsı kıtra alna...

İ.D.

Doğu

‎...

bütün ölümlüler doğuludur

yakın/orta/uzak

ama

doğuludur nihayetinde,

bütün ölümler öyle olduğu için
...

bu yüzden

yaşarken teninin rengi ne olursa olsun

ölürken bütün bedenler esmerleşir

 
İ.D.

VUSLAT

...

ikimizin boşluğunda

duruyor ne varsa

sen, ben ve duvarımız

pis, sevimsiz duvarımız

çatlaklarından sızıyorum ikide bir

hava gibi

evet aynı onun gibi sana gelen bütün boşluklara

sığı(nı)p

...

gözlerimin cenneti,

huzurun duruyor mu yokluğumda

bilmiyorum

ama

sızıyorum işte

boşluğun

başımda kül rengi bir bulut

dokunsan dağılacak,

gel/sen

yok olacak


İ.D.

Firar


içime,
 sormaya geldiler

seni.

içerimde neler olup bittiğinden bihaber

içim

dışıma çıkmış

seni

arıyor
İ.D.

SANRI



hep bir şeyin sanmada

ben\dim

oysa 

sen, 

kendi aleminde

sen\din


İ.D. 

ZİNDAN I

bildiğim tariflerin hiçbirine uymuyor
sende zuhur eden insanlık
olmuyor!
diyarbakır,
bir ev kazası
göz göre göre
herkes göre göre
görev bilincinin sonuna kadar
nereyse orası
oraya kadar
ne kadar boş ev, boş yer ve boş hücre
varsa
hepsi herkes kadar
her şeye dar
ama
önce kendisine
yıldıran bir baskı aracı elindeki
adamın
salahiyetinden bir şey yitirmemiş
tanrım!
sen varsan
peki buradaki kim?
diye soruyor/um
dönüşüm sohbetleri
insan ekonomisi
geri dönüşüm bilirsin işte
...
tanrı’m
insanlığın k/esat
oktayyıldıran bir ağrı gibi orta yerinde diyarbakır’ın
midemin altı üstünde bir yerde
kim kin kusarsa o süpürsün diye dilinin ucuyla
elinde


yazılı dövizler tanışırdı
önce

taşımak
ne
kelime



İ.D.




İKİMİZ

bir

/ilikte
gezinen
/kandır/

toplamımız
...
beni al
sen ak
damarlarımda

/dolandır/

gerçeği bu
varsa
ötesi
bil ki

/yalandır/

...


İ.D.

LAL

sevda/m

sokağına vardın mı,

ömrüm

ikiye böler kendini;

biri sana gelinceye kadar olanı

(ki yalanmış);

diğeri sana

vardıktan sonra

LAL

...

İ.D.

UMUT

...


bilirsin ki

sevdanın senin

sokağına uğramak

gibi

bir alışkanlığı

YOK/

bekleme.

...

KALABALIKLAR



...herkes hem başrol hem de figüran
ama
kimse bu gerçeğin farkında değil...

herkes içinde merkezin

her merkez içinde herkesin...

 ve

çok

kalabalıklar

herşey, herkes
...

herkes kendinden geçmiş sanıyor bütün

hatlarını hayatın

ve bilcümle varlığı ne/ise/ne

oysa

bir başkasının hatasına çarpıyor çapı
 
ve

onun 

yoluna denk gelince

hayat çizgisi

kendini yol sayıyor

bu hep böyledir

kalabalıklar

da
...

her nokta bir merkez

gibi dururken kendi içinde

oysa o kör bir noktadır

bir diğerinin ininde

...
İ.D.

MESELA YANİ-I

önceki hayatlarınız olabilir
ya da sonra/da
doğmuş olabilirdiniz
ya da belki önce de/n
ölmüş olabilirsiniz
yani sözüm size olmayabilirdi

orda doğmuş olabilirdiniz
burada’da doğmuş olabilirdiniz
suda bir balık olabilirdiniz mesela
ya da uzak bir iklimde teni sıcaktan solmuş bulunabilirdiniz
atmosferde bir toz bulutu
işte
her neyse

önceki hayatlarınız olabilir
ya da sonra/da
doğmuş olabilirdiniz
ya da belki önce de/n
ölmüş olabilirsiniz
yani sözüm size olmayabilirdi

velhasıl sonradan görme(kte)yseniz

alt(ınızda sizi ayakta tutan bir)yapınız yoksa
yani aslında önceden gördüğünüzü
sonra görünce aymışsanız

şuncacık bilgicik bile sizin bulanık suyunuza tenezzül etmemişse
yani nebatı vareden onun görünen kısmı değil de görüneni vareden çekirdeği iken
siz sadece gördüğünüze aldanmışsanız

yani topraktan çıkan bilcümle nebata sebze
muamelesi yapıp bunların aslında hepsinin sebze olmadığının ayrımı
size bağdat kadar uzaksa

ve tüm bildiğiniz
bu cehenneme dair
güneşin önce doğup sonra batması ise

en çok güneşin battığı anlara sarhoşsanız
ve güneşin en tepede olduğu anlarda ayaklanıyorsa sancılarınız

gözünüz bu kadar
bir aydınlığı kaldıracak merceğe sahip değilse
kamaşıp kapanıyorsa aydınlıktan

otobüs kuyruğunda bile ilerlemeye takadı olmayan bir tabiatınız varsa,

idrakinizin meşgalesi, idrar yollarınızın yoğunluğuna bağlıysa,

ömrünüz sidikli bir yolun
sağından gidip solundan dönmekten ibaret
saysın bütün macerasını

önceki hayatlarınız olabilir
ya da sonra da doğmuş olabilirdiniz
ya da belki önce de/n
ölmüş olabilirsiniz

yani sözüm size olmayabilirdi.

İ.D.

DÜŞ

bir düş bu kadar mı çeker
seni/
/bana
seni/
...
oysa bitmek bilmeyen raflar dolusu kitaplar
duruyor masa(lı)mda,
sana
okumam,
sana
anlatmam
gereken
...
elimin gittiğini içim almıyor
içimin aldığını elim tutmuyor
ama başlamalı bir yerden
ve
bitirmeli
bu inadı
düşe kadar
...

İ.D.

OK'U

bir cümle say
varlığımı,
ben anlamıyım!..
benim seni bulmam,
seni anlamam yetmez...
senin de,
bende
anlam bulman lazım/bende ki anlamı bulman lazım…

İ.D.

...

sokaklar
daha bir şen,
daha bir kalabalık
gözümde...
konak meydanındaki güvercinler
çığ olup çoğalır başımda...
içim,
içinde yer arar kendine,
...sığınağım var!
bir sağanağı yaşıyorum
şimdi
gözlerim aydın
ömrüm senin
yolunda
...

İ.D.

HATIRAT

sokaklar
daha bir şen,
daha bir kalabalık
gözümde...
konak meydanındaki güvercinler
çığ olup çoğalır başımda...
içim,
içinde yer arar kendine,
...sığınağım var!
bir sağanağı yaşıyorum
şimdi
gözlerim aydın
ömrüm senin
yolunda
...


İ.D.

DÖNÜŞ

                  …adımlarının kıymetini bil/sen yolu değil yol
                                                                                  seni çeksin…
yol
bazen
kendinden geçmişse;
yol, yoldan çıkmışsa yani;
yani
seni gideceğin yere değil de
gitmek istemediğin yere
götürüyorsa
ve
onun götüreceği
yerin/de nasıl
bir yer olduğunu biliyorsan
sen/de yoldan çık…
gitme
o(a)raya…

İ.D.

TEŞBİH-İ SEVDAM



bir
tahterevallinin
iki
ucu gibiyiz
ayrıyken bir anlam buluyor varlığımız
bir yerde buluşunca
bozulup
gidiyor
 ayarımız

İ.D.

Bilmece

dünya, kimseye diyemediğin sırrınım
varmı ötesi...

...
ya ben küpüm
içimdekiler sır/
ya da ben sır'rım
dışımdakiler küp/
...
ya bu dünya küp
bense içindeki sır
...
İ.D

TÜKENME

baksana her tende soluk alabiliyorum; avuçlarım da terlemiyor bir türlü
ve
ne yaparsam yapayım ellerim kiri göstermiyor artık...
"...ellerim bir başkasının dalgalı saçlarında gezinirken kirlenmiyorsa(m), kaldırıyorsa midem bu garabeti kusamıyorsam..."
-varlığının bendeki yokluğuna ettiği eziyetten' dir...


İ.D.

KİME GÖRE

                                                                                             ...yangın hangi ocağa düşerse düşsün benim küllerim tutuşur, yanarım...

Kime göre bu ölümler meşrudur;
kime göre olması gereken yerde, olması gereken vuku bulmuştur

kim kimden çekip almıştır hıncını,
döküp sinesinin en yangın yerine,

kimin ateşi daha gürdür,
kimin yangını daha çok yakıyor,

kimin ocağına apansız giriyor acı ve kimin acısı daha büyük olur,

kimin öfkesi daha karalıdır gözlerinden,
kimin sancısı daha derindir diğerinden,
kimin yarası…

kimin cinayeti daha iyidir,
kimin cenneti ya da kimin cinneti,

kimin ölüsü daha değerlidir, kimin değersiz,

kimin kanı daha temizdir,

kim daha aktır, kim daha pak;

Kimin kuyuları daha derin
Kimin meçhulunun yeri daha serin

kimin mermisi daha uzun menzile gider,
kim daha iyi vurur alnın çatından,

kim daha çok doğurur, kim daha çok yoğurur fedaileri,

kimin failleri daha çoktur
kimin fedaileri...

Kim daha çok ister gülmeyi, kim ister nedensiz ölmeyi
Kim daha çok ister barışmayı, kim ister ölmekte yarışmayı

Kimmmmmmmmmmmmmmmm...


İ.D.

RENGÊ DENGAN & DENGÊ RENGAN

çi bêjim
rengê dengan wenda bû
çila evînê temirî
gelo dengê rengan çewaye?
û çila ronahîyê



tu zanî
ji ber kela dilê xwe
-ewê kila xwe ji dilê te standîye-
bi çola te ketime



çi bêjim
ez xwe bi dengbêjî didim nasîn
lê tu qebûlnakî vê leqema min
ka dil û hiş çer bimîne li cihê xwe
ka çer bimîne li çola te
de bifikire !
bizanibe
ez ne beradayîme
û ne jî sûtim
lê belê
beradayîyê teme
û sûtê kuçê teme
tu rû nadî min
ez çibikim



tu zanî
bê min kes şên nake
bax û bîstanê te
û kes av nade çol û erdê te
bi dengê rengan
û bi rengê dengan



İ.D.

MÜNZEVİ

nereye dönüyorsam kıblemi
kâbe’m yerinde değil,
bir dönence say ki
ben döndükçe durmayan dünya misali
içindeki ben
biliyor(d)um oysa

- beş vakitli toprak damların artığıyım-

İ.D.

ARABESK METAPHORE

gözlerindeki cehennem değil midir


yanmama sebep
...

yoksa ben miyim

cehennem

de

sen yanarsın

diye mi uzaksın bana….

İ.D.

BOZULMAYAN EZBERİM

...ezberim bozulma...
...
öyle birini sevmeli ki,
elinden tuttuğunda
nereye diye sormamalı;
birini
öyle sevmeli
ki
o,
hadi gidelim dediğinde
nereye diye sormamalı
...

İ.D.

ŞENLİKTEN GELEN YAR

gözlerinden belli
sana bir şenlik uğramış
ya da sen geçmişsin
tam ortasından
bir şenliğin
yüzünün bütün kıvrımları şahitlik eder biliyorum,
gül-
     dün-
                ya!
…beni sevmesen de olur …
gözlerinden belli
sana bir şenlik uğramış
ya da sen yarmışsın bir şenliği
tam göbeğinden
dökmüşsün orta yere neşe(si)ni
gülüyorsun,
gül-
            dün-
                   ya!
beni sevme-
                               sende olur…

İ.D.

vicdan

...savaşlar olsun istemiyorsanız,
çocuklar(ınız)a kaybedeni olmayan oyunlar
öğretmelisiniz...

İ.D.
….


söz,

sevdadan açılmış yaar

yârdan düşmemiş,

dağılmış sokağına

boca edilmiş zââr



İ.D.

KAPALI KUTULAR

iki kapalı kutu
iç içe geçmez /hiç bir zaman
iki kapalı kutunun
iç içe geçmesi için
en az birinin açık olması gerekir
...

ikisi açık yahut biri kapalı olan kutular (da)
iç içe geçmez/her zaman
ikisi açık yahut biri kapalı olan kutuların (da)
iç içe geçmesi için
birinin daha
geniş olması gerekir
ki
İÇERSİN 
diğerini
...


İ.D.      

YANMA*


el
ele
tutuşmak
...
ateşsiz
dumansız
külsüz
...


İ.D.



*Yanma reaksiyonları kimyasal bir bileşiğin oksijen atomu ile reaksiyona girmesi sonucunda gerçekleşir ve yanma olayları sonucunda ısı ortaya çıkar.
kimlik karmaşasıdır gözlerinin kıyısına musallat olan tereddüt


gülüşün bir ruj lekesi gibi

unutulmuş, kalmış suretinde

oysa aslı yok suretinin, ki sureti ne olsun...



“…sen yıkanmalısın…”



bağrını bir damla suya yasla

suya dokunsun varlığın,

silinsin suretinin terkinde emanet ruj lekesi…

varsın kırık olsun bütün aynaların sureti resmine



“…sen gülmelisin…”

ki

ben döneyim baharıma...

İ.D.

GÖNLÜM

gönlüm vur kendini
bana
beni ona
...
de ki;
el ver,
ses ver,
yol ver
...
tutayım.
duyayım.
unutayım.
...
gönlüm
vur kendini ona
onu bana
...

(yoook yok !
kulağa hoş gelse de iyi bir fikir değil.)
...
vur kendini bana
beni ona (olduğu kadar)
...

İ.D.

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

koyu yeşillikler içindesin sevgili
gülüşünün gölgesinde kalan
bir dağ silueti ardındaki…
dağ büyük mü sanıyor kendini ne?
üzerine düşmüşken gölgen

...

koyu yeşillikler içindesin sevgili
suyu bol,
güneşe hasret bir yaban
ikliminde

...

ne ki bu
uzanan
ellerin mi yoksa
ellerime



koyu yeşillikler içindesin sevgili
ve
ben
yokum



İ.D.

BLÖF

....
ya
sev_________sev
___________me
beni,
ya ___________ya
da____________da
yasakla____________sakla
içine
beni
...
İ.D.
şehirler kadar yol gittim...
sen' deki,
-yakınlık ne kadar da uzakmış varamadım...

İ.D.

SURETİNİN CÜMLE KAPISI

...suretinin cümle kapısı,
aç ağzını!
dönsün dilinin
altında ezberimi bozan bakla
ne varsa senden unutulup giden
bir daha
bir daha
geliversin akla...

İ.D.

Bana Küs

... yüzün  bir  duvara ekşimiş kimin  umurunda ...