TEBERİK-I

...
hepimizin  sıkıştığı 
aynı köşedir
çok sıkıştığında sıvıştığı
...
yalın hallerin ezberi
iki dudak arasını mesken tutmuş
koftiden bir
söz!
ne desem boş o/ana
ağız boşluğu
dolu.
dişlerin sımsıkı
ağzın gevşek
ama dolu
ne dersem hoş
yuttuklarına bakıyorum
neylersen, ne yersen
sana
hoş.

İntihal*






 

“ey muktedirler!
balinalarda

sizi
rahatsız
etmiyor…”
i.D.


* belki de balinalar, bizden çalmışlardır intihar etmeyi...

ateşi boğmak

...su ile
 ateşi suyla boğarsan
ne
ateş kalır
ne de
su,
ikisinin
artığı bir
ıslak
kül kalır
geriye
ikisini de andırır
ama
ikisi de
değildir
...
İ.D.

BİR EY'LÜL

...
barış,
bir hayal.
belki bu yüzden
biz
hayaperestler
dışında peşinde koşan,
onu ipleyen,
ciddiye
alan yok!

bir
dünya
eylül
barış
olsun
...
 
İ.D.

İKAZ


...
kimse 
umursamıyor/sa
gitmeleri
birinin 
uyarması
gerekir 
gidenleri
...
İ.D.

zerya

...
ellerinde ellerim,
nereye (gi)dersen
gelirim

...

İ.D.

KAÇIŞ

"çatlayarak ölün diye..."
susmanın suyuna,
kanın çölüne çekiveriyorLAR!
açın kuytuları
sinecek
WAR...


İ.D.

BAĞLANMA MECAZI

...
her şey bir sırrı
ifşa
etme
çabası
ya da
merakıyla
başlıyor,
sonra
sen bir ipe dolanıyorsun
ip sana
bağlanma mecazı
çözemiyorsun
...
İ.D.

sitem

...
incinir tuttuğum yerden
bütün dallar
su tutar
kara bağlar
ellerim el
olur
...
i.d.

geçmiş

...
kötü anılar,
kötü çekilmiş
fotoğraflar gibidir,
kimse
onları saklamaz,
saklamak istemez
...
İ.D.

sevgili

...
ben sana
imreniyorum
nasılda tutuyor ellerin
ellerimi.
öylece
kalmışım
şimdi bütün sözler tek heceli
bütün cümleler tek
bir söze sığınmış
varlığını.
ordayım
elinin ellerimi tuttuğu yerde
...
sana imreniyorum
nasılda bakıyorsun
avuç
içlerime/
dokunuyorsun
her yanım sevda
...
İ.D.

kürtaj

...
acıyı
sadece
kendi bedenlerinde hissedenler;
acıyı başkalarına,
mutluluğu kendilerine
hisse
edenlerdir
...
oysa
bizim
bütün ağrılara
ve acılara
ayrımsız, ayrıcalıksız
rahminde
yer verecek
bir insan(lığ)a
gereksinimimiz var-
dır
...
İ.D.

buğu

gözlerim alıştı!
ne varsa bulanık
içim(dekiler)in dışında.
gördüklerim,
her biri
bir gölgeye öykünmüş
yap-bozun
bir araya gelmemeye ahdetmiş
parçaları...
usta'm suya yazı yazmak
kimin fikriydi
ilkin...
 
İ.D.

UYRUK ACISI

...
vicdanınız,
kıçınızı güvenlik duvarları ile kolladığınız
yüksek güvenlikli dairelerinizde
uğramayı akıl
edemediğiniz
yan daire komşunuz
gibidir...
yanınızdadır
ama
siz
ne ona gider
ne de onu bilirsiniz
...
vicdanınıza 
yan dairede oturan
komşunuzmuş muamelesini
yapmaktan vazgeçin

i.d.

KASR-I DÖNGÜ

"kasr-ı döngü"
bir ikilem,
biri tekler durur
biri itekler
sayının hükmü belli
tutar belinden seni ya da elinden
sonsuz kadar uzağa sayar seni
düştüğün yer sayı doğrusu
kimsenin değil
...
kasr-ı döngü
sevmek kaç vakittir
fesatlık bağışlıyor aç
mideye
doyurulmalı evvela
lakin ardı arkası
kesilmiyor
"dedim ve kodum lafımı"
ahkamının
sürüyor kendini bana
...
kasr-ı döngü
ne kullanırsam kullanayım
her şey ve hepsi
modern zamanların bağışıklığı
kullan at
çer çöp
lazımlık ne varsa
araba, maraba, ev
ve arsa...
İ.D.

Suretlerin Ritmi

...
ey mahremiyetten mahrumlar biliniz ki,
her sıratın sürati; her süratin sureti aynı değildir
...
kimini geçersin bir nefeste,
kiminle yaşarsın bir ömür aynı kafeste
...
kimi deler bağrını, incitir
ruhun sağırdır ona
kimi durur yüzünün çeşmesinde
gözlerin ağırdır ona
...

İ.D.

AŞK AÇISI


aşkın açısı 
üç yüz altmış derecedir
öyle bir gelir ki 
seni 
yerinden 
yurdundan
oynatır
alır gezdirir 
dolaştırır;
toplar
eksiğini 
gediğini 
kapatır
ama
aynı yerdesin
aşkın acısı
yüz seksen derecedir
seni olduğun yerden alır
dağıtır,
ters yüz eder
alır bir uçtan
taaaaa
diğer uca savurur
ama
aynı düzlemdesin
İ.D.

HAYATIN CANI

...
yaşayan,
hareket eden
her şeyi
ikna etmen olasıdır
(mesela
meyve vermeyen bir
ağacı
aşılayıp meyve
vermeye
ikna edebilirsin)
ama
ölmüş
ve artık
burada olmayan birini
hiçbir şeye
ikna edemezsin
(az evvel esamesini
okuduğumuz
ağacın
kuruyup
bütün müdahalelere
cevap verememesi
artık onu meyve vermeye
ikna edemezsin)
...
İ.D.

DİLEMMA

...
kıyım kıyım
kıyılır
gibi
olur içiniz bazen
...
sızınız,
yurdunu
bilip de
bir
türlü yerini
tespit edemediğiniz
mahkum
gibi dolanıp
durur
bedeninizde
...
siz mi mahkumsunuz sızıya
yoksa
sızı mı mahkum size
bilmezsiniz
işin aslını
...
o
orada
durur
...
İ.D.

Savaş Karıştı

                                                                                               "savaş geliyor sevişin ya da sıvışın! demem o ki kimsenin tekkesine 
ve teknesine
helva taşımayın."
...
insan
ruhunun mezatı!
bu
cenk,
bu cümbüş
kim için?
ömrü
suya sabuna
değmeden geçmiş
bir güruhun
bu toz bulutunun
içinde
aklandım
naraları atması
kim için
...
bir
riya üzredir
edeb-i hayatınız
ve
bir türlü doyurulmamış
aç bırakılmış hayanız
...
deyiniz
bu izan,
bu mizan
ne için
...

İ.D.

YOK YAZI

"...renkleri yok saydılar,
en az iki kere."


tutmayı
bilmeyen el'sin,
esmeyi bilmeyen yel
ne kadar
yel'se
sende
en az onun kadar
el'sin
...
kime
yarar uzunmuş kolların
kime?
dağlardan geçiyormuş
yolların,
tankların
ve tanıkların...
VARMIŞ
kime ne?
...

kir ve bela içinde
ne dönüyorsa
bu devrin eleminde
bizimdir
...

yurdumun
yoksul çocukları
uyanın
bütün çöpler
kısa
hangisini çekerseniz çekin
oyun hep size kalacak!


ki
diyorlar ki,
suyunuz az
ama
soyunuz
kurumayacak kadar
çok bu susuzlukta
batıp duruyorsunuz
...


bütün renkleri bir saydılar
en az iki kere
...

İ.D.

BAZEN

...
bazen gerçek anlam kullanırsın
bazen mecaz
bazen anlam fazla gelir yazılana
bazen az
...
İ.D.

KISIR DÖNGÜ

...
Kimin suyuna gittiysek suyumuzdan
kimin huyuna gittiysek huyumuzdan
olduk
...
susuz
ve
huysuz
bir çöl gibi
ömrümüzün
bütün iklimlerinde
ikinci bir
eyleme kadar
nadastayız
hiç bir ot bitmez
bizde
ne gölgedeyiz
ne de
güneşte
...
i.d.

SEYİR

...
bazen durulmak lazım
durmak
ve
sükunet/mek lazım
durup bakmak
akışına hayatın
berrak bir nehri izler gibi
"her ne kadar hayat
o kadar
berrak değilse de"
seyir iyidir
...

i.d.

engel

...
yan gelip
yatma
diye
bağrımda
şehrim,
senin
yollarına
engel koydu/m
...

i.d.

algı

...
kimsenin
taktığı yok renkleri
herkes kendine yakışanı seviyor
...
kimsenin
taktığı yok renkleri
herkes kendi
gülünü
seviyor
...


i.d.

ÖNCESİZ

...
sonra bir şehir dolu/su
alacak içimiz
ve apak yelkenler gibi
bağrımız
saklanacak
o/arada
...
sen bir resim yapacaksın
ben bir sihri bozacağım
ya da
bir şiir yazacağım sadece
birimizi anlatan
...
sen
bitmeyen şeyler gibi
d/olsan
mısralarıma
...
bende bir şiir dolu/su
getirsem sana sesimde
...
duysan
...

i.D.

gerçek/düş

...
ikimiz de
aynı düşü görmediğimize
göre
ya da
bir düş
ikimize de aynı oyunu
oynamadığına
göre
yaşadığım/ız
gerçek
...

İ.D.

DELİL

...
sanırım
yeteri kadar
delil bıraktın
bedenimde
...
sende,
öptün kaldı
dudaklarının ruj lekesi
yüzümde
sildin
kalmasın diye izin
ama
içimde kaldı
ruhunun nefesi
onu bende bıraktın
...
acemi bir katil
gibi
boşkovanları
toplayıp
silahı
unuttu/n olay yerinde
...

İ.D.
daireler, doğrular, dalgalar
ve

büyüklerin doğrularına
dil çıkaran çocuklar
...

İ.D.

ÇOCUK İŞÇİLER

...
görseniz ayaklarındaki nasırları yürekleriniz sanırsınız
yüzlerindeki kir yoksulluktan peydahladıkları hüznün utancını
taşıyor.

görseniz ruhunuzun derinliklerinde geçen
düşünce sürülerinden utanırsınız
görseniz diyorum,
ya körseniz?
ben susuyorum
...
İ.D.


SU

...
suyunuz bitmiyor
hiç;
mutfağınız
ve
banyonuz ıpıslak
her daim,
bu yüzdenmidir
huyunuzun
yerinde
sayması
...

İ.D.

gün/ahım

...

-gün(aşırı)ahım
işliyor
beni-
bir tövbekarım
oysa

"günah işle beni..."
imanım
aşksa ibadetin
küfre saptım
iman etmiyorum
sana

...
İ.D.

ben û sen

biliyorum ki
burası sevda sokağının
kalbidir
ve
biz
yani
sen ile ben
/ben û sen/
ikimiz
...
hani
tam ortasındayız
ellerin değiyor elime
sonra birleşiyor
ellerimiz...
sonra................
                      
                                 İ.D.

GERÇEĞİN RÜYASI-1

...ucu 
keskin; 
biri uçurum
diğeri
bıçak gibi
iki sözünü taşıyorum
içimde
...
...
neye benzediğini bilmiyorum
bu hülyanın
ama
duvarları alabildiğince sana bezenmiş
bir sıçrama köşkü
ellerinden tutuyorum
köşk altımızda batıyor
bir nehir önce
ve sonra bir okyanusa dönü(şü)yor
her yer
bir kayığı andırıyor uzağından bakınca ikimizin
köşküne
eğilip kapısını arıyorum,
gözlerim ilişiyor
bir balığın suda intiharına ve boğuyor kendini
dur yapma dememe ramak kalmadan...
insanlar görüyorum
balık adamlar ve deniz kızları sanki 
ama insanlar
bildiğin sabah işe gider gibi
pazara ya da alış verişe
öyle yani o kıyafetle
olabildiğince kifayetsiz
boğulmuyorlar!
ve hiç yakışmıyorlar denizin dibine
hepsinin yüzünde yerin dibine havale edilmiş
ahlar
çirkinler
düşünüyorum yerin dibine batasıca dedikleri
türden
...
balıklar sudan atlıyorlar karaya
rıhtım onların artık
...
gözlerim bir kıyıda açıyor
kendini
ahhhh...
ellerin yine uzak
gözlerin yine bir tuzağı işlemiş
sana dönüyorum yüzümü ama
yüzüm sana gelmiyor hep arkamda kalıyor
suretin
gözlerin kapalı...
bu bir kabus
farkında değilim
ama neden
cinnet ve cennet aynı sahnede
demlenmiş sanki
bu bir kabus olmalı...
batıyor!
sorma!
sıçrama köşkü...
hayat eliyle elimize tutuşturduğu
anahtarı çekiyor
biz buna layık değilmişiz
ben de sana
sen hiçkimseye...

İ.D.

SU TUTULMASI

...

iskelesi olmayan bir liman ben,

demiri olmayan bir gemi/sen

...

ben seni tutamam

sen bana bağlanamazsın

...

KIŞ

...
mevsimlere dikkat et,
kimin kışına denk gelirsen gel
üşürsün
...
sıkı giyinmen faydasız
...
kışlar
üşütür
...
İ.D.

SONRA

aslında yoktu
sonra'sı
ya da
icazet vermedi azgınlığı hayatın
kızgınlığımıza
ve
yatışmadan
içimizdeki hız
yatış pozisyonu aldı
bedenlerimiz
uygun ve uygar adımlarla
...
sonra...
yoğunluk uyuşmazlığı bizdeki
sen bende çoktun
oysa ben
sende hiç yoktum
...
İ.D.

YAR/ALI

... 
kırılmış 
paramparça olmuş 
bir camı
kimseye çaktırmadan 
çıplak elle toplama 
telaşı benimkisi
ellerim kanıyor
...
İ.D. 

İSMİ/SİZ

...
neyi düşünüyor
aklın?
iki dilimli
dünyadır
en fazla...
yarısı sende
soluklanan
yarısı
kalbinde
sallanan
bir sallantı
deniz havası say,

ki

üşüyorsun

ağzın burnuna kadar dolu,

donumşsun...
ellerinde titreyecek derman kalmamış

ahın avucunda daha

kendini vurmamış

failine;

ulaşmamış daha...
neyi düşünüyor aklın?
iki dilimli dünya!
bir puzzle'sın işte
hangi parçanın eksik olduğunun ne önemi var
eksik eksiktir...
neyi düşünüyor aklın?
kalbin,
daha ne kadar
meskun olur bu hasrete
vuslat,

yüzünün çeşmesinden akacak iki

damlaya muhtaç...
ikimizde biliyoruz
mühürlüdür 
/gözlerimiz gibi
bir başkasına bakmayacak/
açılmayacak

birimizin

ikimize...
düşünüyorsun şimdi 
gitmek kalmak kadar
anlamlı
kalmak gitmek kadar...
bu nasıl bir denklemdir?
bir imansızın kıblesi olur mu?
...
bir aygıt say varlığımı
bir makina
bir robot
bütün devrelerim isyan bayrağında
her biri ayrı bir cephenin neferi
oysa her birinin ayrı bir yönedir
seferi...
başı bozuk bir bedenim!
beynim kalbimin,
ellerim de beynimin verdiği hiç bir komuta
icabet etmiyor.
ellerim,
bu kadar ucuz değil diyen ellerim...
kalbimi sırtımda taşıyorum kaç zamandır

çünkü

gelmek istemiyor gitmek istediğim

hiçbir yere...
her şeyin bir sonu olmak zorunda
değil...
ikimizin
de

...
İ.D 

içimin döküntüsü

...
her şey insanın
kabuğu ile kavgasından
ibaret
...
her keder,
efkar ile kaderin halvetinden
ibaret
...
her efkar,
mutluluktan bozma
bir kabuk ile zuhur eder
kendini
sen kabuğuna aldanırsın
oysa görmezsin
kabuğun
altındaki
mühimmat yüklü
inini
...
her mutluluk
kaf dağının ardına gizlermiş
kendini
ona
gitmek için
ağzınla kuş tutup
sütüyle beslemek lazımmış 
birini
...
oysa
her şey
insanın kendi
kabuğuyla kavgasından
ibaret
...
üzülmek
değil!
her şeye
rağmen
kabuğuna sığınıp
dimdik
yürüyebilmektir
marifet
...
İ.D.

VİCDANIM

...
söyle
şimdi bu
uçsuz
bucaksız
kör
yerde ne olur
işim
...
vicdan!
dedim ki
sen\in namlunun ucundaki
kara leke
durduğun yer
yar yeri değil
...
söyle şimdi
bu uçsuz
bucaksız
kör yerde
ne olur
ismim
...
vicdan!
neresinde
zulalanmıştır bir insanın,
neresinde gizlenir
gizler
kendini
insanın
...
insan!
de/ki
nerende saklarsın
vicdanını
bir bütündür vücudun
yekpare bir inilti
bir sayıklama
yayılıyor
ininden
...
söyle kimsin?

İ.D.

CAM YÜREK

...

gidince soğuk, gelince sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

soğuk, sıcak...

gidince soğuk, gelince sıcak...

böyle giderse/n

yürek

çatlayacak

...
İ.D.

AHKAM

VAZİYET
...üstad bağışla beni, insanın susması
"kelimelerin kifayetsizliğinden değil
haznenin fukaralığındandır."
İ.D.
bırak da suretin iz bulsun kendine
bu yarık iki damla yasla
büyüdü
sonra aramıza uçurum gibi kondu
ben derim ki
uçurum değil bölen bizi iki yana!
tutuyorum ellerinden
ikimizde yattığımız yerin ucundayız
gözlerimiz
birbirine değiyor
ben sana
bakıyorum
sen uzak bir masalı seyreyliyorsun
suretimde
içinde olmadığım
içimde olmadığın
uzaksın…
oysa
altımızda aynı dünya
ve yan yana senle biz…

İTİRAF

ben çok çektim gölgelerden
bu yüzden uzun zamanlar güneşe çıkmadım
bir yarasa gibi
hep ışıksız zamanlara denk getirdim bütün randevularımı
çoğu zaman
karanlıkta bile bir siluet
ardımda önümde
kah yere yapışık
kah önümde ki duvara alışık
izledi beni
gölge’m…

SONUÇ

çok sonra anladım
güneşe çıkmak,
gün/yüzüne bakmak istiyorsan hayatın
gölgeni yanına almalısın
ama
kendi gölgeni
içinde/ki
ölülere mezarlık bulmalısın
gömmelisin onları
topraktan bol ne var
gömülmeye…

İ.D.

Bana Küs

... yüzün  bir  duvara ekşimiş kimin  umurunda ...