Tarafsız

bir çeşmeden su içmek 

ister 
bir göçmen 
bir kuş 
ve 
bir de güvercin
her biri ayrı bir yolun 

yolcusu
ama aynı çeşme uğrak 

onlara
bazen içilen su 

bazen de durulan 

çeşmedir 

aslolan
...


bütün güvercinler kuş 

degildir 

unutma
bazıları kuş bazıları da 

sadece güvercindir
(ki güvercin olana kuş 

dersen 

gücendirirsin onu)
...
dünya ne yalın yanlışlar için
iyi bir sahne
ne de yaşam bu yanlışların 

üzerine kurulacak kadar şahane
...
herkes aynı balı
aynı acıyı
aynı şerbeti içer
ama aynı değildir her 

dilde bıraktığı tadı
...
göçmen kuşu güvercin
...
dal bir agaçta güzeldir

çiçek dalında


...

bütün kuşlar 

göçmen değil

bütün güvercinler 
yorumsuz

kuş

ve yola düşen de

yolcu değil
...



DÜNYA

endamın arzın
senden ibaret
bu kibarlık müessesesi
baylar ve bayanlar
diye başlayan bütün cümleler
din ve iman hepsi bir İBAN numarasında...

bir müsveddeyi andırıyor suretin
aslın başka bir yerinde fezanın
sen gölgesi, aksi
yansımasısın sanki
/dünya/
sen yerin yüzünden ibaret misin
yoksa
yer senin yüzünden...






zâr

...
bilgelik bir kitaba sığmaz
bir kaba dolmaz ruhtur
o
bedene sıkışmış.
yaşlılık zamanın ruhunun insanın sinesine işlemesidir
yüzünde hatlar çizerek
...
yaşlı
ve
bilge...
bir ikilik...
bir ilik...
rüya...
mesafe...
beyaz...
ruh...
dağlar...
uçurum ve sanırım
şelale...
kimse bilmesin ve sormasın...
ki bazı sorular yasak
bazı cevaplar yok
bazı doğrular ters istikametten geliyor...
bazen çok geç
bazen çok erken uyanıyor
insan...
bazen çok erken
bazen çok geç oluyor zaman...

foto: rehavi


beyan/at

süslü sözlerim kalmadı
diyecek
bi cümlede....
çıkmasın diye aylar sonuna bütün bu sokaklar
boş kalsın
boşşşş!!!
bir savaş yeri bu mahzen kokuşmuş
kan kokusu
bodrum/da
sarhoşşşş...
bildiğim bir kıymık insan canı vardı ruhumda
iki nefeste tükettiğiniz geberesiceler
dünya boşşşş!!!
bir çocuk daha
bir ayın el kadar ömrünü geçememişken daha
şimdi hangi sokağa sığar bedeni hangi vicdana
ölüdür şimdi ruhunuz onun bedeninde
bütün cihana düzen getirseniz gerisi boşşşşş!!!
sonra bir kadın daha
bir ihtiyar
daha sonra
bir çocuk
bir avuç çoluk sonra
ekmek kırıntısı duvar diplerine sığınmış
kan damlaları
tuval niyetine ekmeğine sürülmüş yerde duruyor
o uzak duvar dibinde!!!
o duvarın dibi caminize uzak,
kıblenize ters
imanınıza sığmaz ve vicdanınız duymaz
ruhunuz uymaz o çığlığa
burası çok sessizdi halbuki
ruhum
de nedir ki bu içimdeki ses....

ölme sevgisi

nasıl seviyorsanız öyle ölün
nasıl seviyorsanız öyle ölün
lakin öldükten sonra sevemezsiniz
bundandır
öldüğünüz gibi sevemezsiniz

ama ölebilirsiniz sevdiğiniz gibi
nasıl seviyorsanız öyle ölün
hiçbir kutsal siz sevmezseniz anlamlı olmayacak
hiçbir kadın ya da erkek siz sevmedikçe güzel olmayacak

sizin sevmenizde değerliyse bunca şey
nasıl seviyorsanız öyle ölün
nasıl seviyorsanız
öyle
nasıl
seviyorsanız
öyle

...

EKSİKLİK


bazen ne yaparsan yap
eksik eksiktir
misal bu tepsi şimdi
tam da şu (geniş zam)anda
içine ne koyarsan koy eksiktir
sonra anlıyorsun ki
"tat" dediğin
o
"şey"
ne şekerde,
ne tuzda
ne de baldadır...


HİÇ

kendine batar mı dikenleri bir gülün
sinesi dururken bülbülün

baktığım nefes kadar bir yol
bok çukuru
ağzı
dünyanın
kokuyor da kokuyor
sevgilim
bir gülü sana layık gördüm
ellerimde çiçekler oysa kırdan

kırdan bozma
kırılmış gövdelerinden
çiçekler
geçsin diye ağız kokusu bu dünyanın
ellerimden
sana
uzanıyor...

baktığım nefes kadar bir yol
her şey bir bahaneye teşne

hiç!

kendine batar mı dikenleri bir gülün
sinesi dururken bülbülün


bedenin darası

dara
düştüm
üşüdüm
bir keklik iki sekmelik mesafede
düşer kanadının yolu üstüne
sen kek'lik deryası
uzun uzadıya
boylu boyunca
dicle ve fırat...
darasını düştüm bedenimin
ruhundan
ağırlık kime göre?

şimdi sen orda
ağıtlar çeşmesi,
kan damarı,
gölgesiz ağaç;
ben burda çukuru vicdanın
apartman boşluğu binanın

aramız uzun
bir mesafe

kuş uçuşu derler
ya/
lan
ne kuşu ne uçuşu
mermiler kanatsız kuşlar
ateşten
sıcak ve demirden
dara düştüm, üşüdüm
ha amed ha ankara,
silvan ve cizre
durmadan kanıyor bu (y)ara...

cumanız mübarek
kıbleniz kabe
tanrı size ya'allah demişse
bizim değildir,
susuyorsa bunca rezilliğe
burası dünya değildir...

toprak "teberik" niyetine paylıyor kendini
düştüm darasını ruhum
ağırlığım kaç yara
...



RUHUNUZDAKİ İSTİKBAL SAVAŞI


ruhunuz bir apartman boşluğunu andırıyor
en az onun kadar hayati
ve
bir o kadar da kimsenin umursamadan
çöplerini attığı, 
sofrasını silkelediği,
burnunu sildiği mendili attığı
yerdir
...
gençleri öldürüp öldürüp
ruhunuzun boşluğuna gömüyorlar
bir vatan deryasının kirli sularında
bir sultanın istikbal savaşında

...


Zayi İnsan

zuhur etti kendini
zehir
zemberek
zerrem
...
ucum
bucağım
sığ
sekter ufkum
...
kan,
kin bulutundan
kına doluyor
doğumda
bıçağın suçu yok
tutan
el kadar
...
ben
bedenime ruhun üflenmesi
nedeniyle can almış insanım
her zerrem
zehir
zemberek
...

Cennet/Cehennem

böylesi zamanlar
cennet, cehennem 
melekler ve zebani ordusu
kapılarında
bekler
herkes
sanır ki
cennettir payına düşen
oysa
cennet yok
cehennem ise
yaşıtımız
herbirimizin 
yaşattığınız,
yaşadığımız
böylesi zamanlar
da
...

hamil


her"kes"
bir "şey"in
hamili,
kimi hoş sözlerin
kimisi boş sözlerin;
kötü fikirlerin kimisi
kimi iyi fikirlerin

...

BOMBA

zaptetmesin ellerini
deli gömleği eldivenlerin
ellerin yarı açık
(kudursun)
cefa ellerin
i/pim elinde
çek istersen
aşk bitti nasılsa
dağılalım 
ikimiz
de
...

Teslimiyet

yokuş yukarı iniyorum şunca zamandır
malum bütün
çıkışlar bize kapalı
kendimi kıyma gibi hissediyorum
sanki
daha önce etmişim de
kıyılmış iğdiş edilmişim
bir et bu kadar küçük düşürülmez hesabı
ince un ufağım
ve
kim ne derse desin ben kıymayı sevmem
ete hakaret sayarım kitabımca
öyle işte kıyılmış gibiyim artık hiçbir zaman
kemiğe bürünemeyecek kadar
hemde
...

İnkar

sende bilirsin herkesin
bir değil gözü
gördüğü
kör değilse
aynıdır
ama
hani insan bir bahanesi olsundu ister
görmemenin
bu kör sağırlığın bir sebebi
yok nedense
kirden başka
çapaklarına biriken
ve
görmesine zeval hükmünü giydiren
...

KÖK

ağacın dalları nereye uzanırsa uzasın
canı kökündedir
ruhu kökündedir
dallarını keser budarsın
kırar incitirsin o yine de
filizlenir
ya kökü öyle mi
o daha daha hassa
belki de sırf
bu yüzdendir
toprağın onu sarıp sarmalaması
alıp içine koruması
...


doğu

tapusuz bir toprak parçası
hayalden bozma çizgiler
herkesin sınırı var bize
bizimse sınırsız her bir şeyimiz
sevdamız, aşımız, suyumuz
yurdumuz sınırsız...

Farksızlık Münazarası




















şehir kalabalıkmış, büyükmüş, güzelmiş değilmiş
ne farkeder...
sen
"kişi başına düşen manzaradan"
haber ver...
misal 
istanbul 
ne kalabalık
ne büyük
ne de güzeldir...
oysa kişi başına düşen hüzün kadar
düşmüyor manzarası...

Tahlil

...
güneş 
kendine soluyor neşesini
en dik baktığına kuraklık 
en uzağına soğuk bir 
iklim bahşediyor

(ahlaklı) herkes 
üşüyor 
ve çakallar ısınıyor/ken-
dine
...

oyun

ahvalin budur...
sen yoksun
seyrin yok
boşsun 
boşluğa bakıyorsun 
ekranın önü arkası birdir
baktıkça azalan
azaldıkça
yok olan sensin...

Perperik

mutluluğu ömrü kadar
bir kelebeğin
sırrı
kendisi kadar
bir ışığa meraklanır
gece boyu
uyumaz
uyumaz
ölür
kelebekler... 

İÇİNİZE BAKIYORUM

içinize bakıyorum 
huyunuza, suyunuza, 
gözlerimle gözlerinize 
içiniz güneşli bir günde yerdeki kuru yaprak gibi 
kımıldamıyor yerinden,
içinize bakıyorum sırf siz durduğunuz yerde rahat durmayın diye
onların katliamından değil benim bakışlarımdan rahatsız olun
gözlerim sizi izler günboyu, geceler boyu...
içtiğiniz suda,
yediğiniz lokmada,
yattığınız sıcak yatağınızda,
çocuğunuzun başını her okşadığınızda
yanıbaşınızda olacağım...
ben ki bu yaşımda katliamlara alıştım atalarım gibi
sizde bu bakışlarıma alışın...
‪#‎şengal‬ ‪#‎shangal‬ ‪#‎shingal‬ ‪#‎SengaldeİsidKatliamıVar‬ ‪#‎melektawus‬

Foto : Reuters (IŞID çetelerinin katliamından kaçan Ezîdî kız çocuğu.)

ŞENGAL

bütün o gelişmişlik safsatalarınız
beş vakite böldüğünüz
tanrı'ya hoş görünme çabalarınız,
siz yükseldiğinizi zannettikçe alçalan vicdanınızı kaldıramıyor düştüğü yerden.
bu çocuğun ayaklarının altında
neyiniz var
neyiniz yok ezi(l)di...






GERÇEK

...
gerçek,
herkesin kendi payına düşen replikleridir zâr
kimse farkında değil
oya
b(u)oyunun
...

katılımcı katliam

katliam
katıla katıla,
aymaz ve hanesi bir serin nefes uğramaz
eda misali suretinizle
hepiniz, topunuz ve kırık kelimelerin yedirildiği cümlenizle
birlik, beraberlik ve yekvücut olma zırvalarınız,
bedene kefen, kefene bedel biçemeleriniz.
abaküsünüz düşmüyor ellerinizden
her akşam
saydırıyorsunuz...
kahirede 1....., serêkanîyede 2........., kêrkûkta 3.......... ve diğer yerlerinde
bedenimizin....
sayıdan başka nedir ki ölüleriniz
ölü dolu deniziniz...
burnunuzda bir direk yok anladım
sızlamak sizin
vicdan tarlanızda bitecek bir şey
değil 
o sızı
ancak 
eliniz kolunuz kanayınca sızlar bir yerleriniz
gerisi ihale ve fesat
katliam, katliam, katliam...

resmi tarih


...
herkes sır gibi saklar gayri resmi tarihini
ama
onun üzerinden aklar
ve anlatır herkese resmi tarihini
...

PAZARTESİ SENDROMU

bir haft'a
pazartesi,
seri üretim bant sistemi metro, otobüs ve bilumum vapurlar,
salı.....
çarşamba, haftanın kırılan beli, tembellik üç gün sonra
dinlenmek yahut.
perşembe...
cuma, en günahkar gün
çoğunluk diğer yüzüyle yüzleşiyor tanrının huzurunda,
cumartesi ve pazar
bir oyundur
önceden yazılmış biz figüranlar için
oyna dur
taaaa ki pazartesi gelene kadar,
bant sistemi ve
özel genel halk otobüsleri
ve kalabalık merdivenler
ÇALIŞMAK
ne
için
YAŞAMAK
ne
biçim
....

SOKAĞIN SESİ


...
sokaklar çok sesli
enstrumanlarıdır
hayatın,
size gürültü gibi gelen aslında
taklidi neredeyse imkansız olan bir ezginin
notalarıdır
...

sen özlemi

...
bilirsin,
kına kokusu
"süsü ellerimin"
bilirsin
tepemde olur olmaz beliren
suret/
sen...
bağrımdaki orman yangını
kuşların cinneti,
bilcümle intiharı balinaların
ve
kudurmuş köpeklerin uluması
özlemin...
İ.D.

YASLANMAK

...
yaşamadığını sandığımız
kulp bile yaslanıyorsa
düşmemek için

yaslanmak güzeldir,
çaresizlik değildir
ayakta kalmak için yaslanmak
bazen sen bazen o
düşmemek,
hissetmek
ve
dokunmak
için

İ.D.

karaya vuran su

...
kıyıları olur suların
kendilerini karaya vurdukları yerde.
sade şelale değil
suların intiharını getiren hatıra
kıyıya vurmak da
beyhude bir girişimidir
intiharın aslında...
su işte
az da olsa öykünür içindeki/ne
balinaya yani
...

İ.D.

HALK NE İSTER?


aç yatmamayı ister,
sabahları uyumayı ister,
kırmızı et yemeyi ister,
bir arabası ve evi olsun ister,
iyi okullarda okumak,
iyi ayakkabılar ve güzel elbiseler giymek ister,
baharın pikniğe yazın denize gitmek ister,
kışın evde üşümemeyi ister,
fatura ödememeyi ister,
çocuklarının işsiz kalmamasını ister,
günde 12 saat çalışmamak ister,
asgari ücretle çalışmamak ister,
milletvekillerinin makul  maaş almasını ister
emeğinin karşılığını ister,
hastane kuyruklarında beklememeyi ister,
“mazot 1 tl olsun”
sadece yoksul çocukları ölmesin ister,
emek harcamadan yemek ister,
az çalışıp çok kazanmak ister,
topçu olmak ister,
popçu olmak ister,
en yakın köşeden dönmek ister,
hem barış hem de savaş olsun ister,
açlık grevlerindekiler ölsün ister,
İDAM ister
isterde ister..................  
İ.D.

MUTLULUK

o,
aslında
kimsenin onu aklına getirip
düşünmediği anda
bizimledir.
aklımız,

o bizde değilken
anar hatılar onu
kanıyordur çünkü.
"keşke çocuk kalsaydık"ın
ızdırabı belki de bundandır.
o,
"mutluluk"tur.
vardır,
hesabı edilmez ve çetelesi de tutulmaz....
İ.D.

KAYIT-SAĞ/DUYUNUN İM(H)ASI

...
sağ/duyunun iması;
kavşak alabildiğine köşeli
dönüşler sert ve keskin
kimse,
yedirmiyor hayvanlığına
yumuşak geçişleri
serde erkeklik war!

"herkes erkek"
kadınlar erkek,
erkekler zaten erkek
...

İ.D.

SONBAHAR

geldi,
geliyor işte hüznün mevsimi,
"sararmış yaprakların toplu intiharı"
olan
sonbahar...

İ.D.

TEBERİK-I

...
hepimizin  sıkıştığı 
aynı köşedir
çok sıkıştığında sıvıştığı
...
yalın hallerin ezberi
iki dudak arasını mesken tutmuş
koftiden bir
söz!
ne desem boş o/ana
ağız boşluğu
dolu.
dişlerin sımsıkı
ağzın gevşek
ama dolu
ne dersem hoş
yuttuklarına bakıyorum
neylersen, ne yersen
sana
hoş.

İntihal*






 

“ey muktedirler!
balinalarda

sizi
rahatsız
etmiyor…”
i.D.


* belki de balinalar, bizden çalmışlardır intihar etmeyi...

ateşi boğmak

...su ile
 ateşi suyla boğarsan
ne
ateş kalır
ne de
su,
ikisinin
artığı bir
ıslak
kül kalır
geriye
ikisini de andırır
ama
ikisi de
değildir
...
İ.D.

Zıtlık

Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu? A.Arif kendine  mağdur, mağdura da fail süsü vermiş faillerin yurdu!