Cennet/Cehennem

böylesi zamanlar
cennet, cehennem 
melekler ve zebani ordusu
kapılarında
bekler
herkes
sanır ki
cennettir payına düşen
oysa
cennet yok
cehennem ise
yaşıtımız
herbirimizin 
yaşattığınız,
yaşadığımız
böylesi zamanlar
da
...

hamil


her"kes"
bir "şey"in
hamili,
kimi hoş sözlerin
kimisi boş sözlerin;
kötü fikirlerin kimisi
kimi iyi fikirlerin

...

BOMBA

zaptetmesin ellerini
deli gömleği eldivenlerin
ellerin yarı açık
(kudursun)
cefa ellerin
i/pim elinde
çek istersen
aşk bitti nasılsa
dağılalım 
ikimiz
de
...

Teslimiyet

yokuş yukarı iniyorum şunca zamandır
malum bütün
çıkışlar bize kapalı
kendimi kıyma gibi hissediyorum
sanki
daha önce etmişim de
kıyılmış iğdiş edilmişim
bir et bu kadar küçük düşürülmez hesabı
ince un ufağım
ve
kim ne derse desin ben kıymayı sevmem
ete hakaret sayarım kitabımca
öyle işte kıyılmış gibiyim artık hiçbir zaman
kemiğe bürünemeyecek kadar
hemde
...

İnkar

sende bilirsin herkesin
bir değil gözü
gördüğü
kör değilse
aynıdır
ama
hani insan bir bahanesi olsundu ister
görmemenin
bu kör sağırlığın bir sebebi
yok nedense
kirden başka
çapaklarına biriken
ve
görmesine zeval hükmünü giydiren
...

KÖK

ağacın dalları nereye uzanırsa uzasın
canı kökündedir
ruhu kökündedir
dallarını keser budarsın
kırar incitirsin o yine de
filizlenir
ya kökü öyle mi
o daha daha hassa
belki de sırf
bu yüzdendir
toprağın onu sarıp sarmalaması
alıp içine koruması
...


doğu

tapusuz bir toprak parçası
hayalden bozma çizgiler
herkesin sınırı var bize
bizimse sınırsız her bir şeyimiz
sevdamız, aşımız, suyumuz
yurdumuz sınırsız...

Farksızlık Münazarası




















şehir kalabalıkmış, büyükmüş, güzelmiş değilmiş
ne farkeder...
sen
"kişi başına düşen manzaradan"
haber ver...
misal 
istanbul 
ne kalabalık
ne büyük
ne de güzeldir...
oysa kişi başına düşen hüzün kadar
düşmüyor manzarası...

Tahlil

...
güneş 
kendine soluyor neşesini
en dik baktığına kuraklık 
en uzağına soğuk bir 
iklim bahşediyor

(ahlaklı) herkes 
üşüyor 
ve çakallar ısınıyor/ken-
dine
...

oyun

ahvalin budur...
sen yoksun
seyrin yok
boşsun 
boşluğa bakıyorsun 
ekranın önü arkası birdir
baktıkça azalan
azaldıkça
yok olan sensin...

Perperik

mutluluğu ömrü kadar
bir kelebeğin
sırrı
kendisi kadar
bir ışığa meraklanır
gece boyu
uyumaz
uyumaz
ölür
kelebekler... 

İÇİNİZE BAKIYORUM

içinize bakıyorum 
huyunuza, suyunuza, 
gözlerimle gözlerinize 
içiniz güneşli bir günde yerdeki kuru yaprak gibi 
kımıldamıyor yerinden,
içinize bakıyorum sırf siz durduğunuz yerde rahat durmayın diye
onların katliamından değil benim bakışlarımdan rahatsız olun
gözlerim sizi izler günboyu, geceler boyu...
içtiğiniz suda,
yediğiniz lokmada,
yattığınız sıcak yatağınızda,
çocuğunuzun başını her okşadığınızda
yanıbaşınızda olacağım...
ben ki bu yaşımda katliamlara alıştım atalarım gibi
sizde bu bakışlarıma alışın...
‪#‎şengal‬ ‪#‎shangal‬ ‪#‎shingal‬ ‪#‎SengaldeİsidKatliamıVar‬ ‪#‎melektawus‬

Foto : Reuters (IŞID çetelerinin katliamından kaçan Ezîdî kız çocuğu.)

ŞENGAL

bütün o gelişmişlik safsatalarınız
beş vakite böldüğünüz
tanrı'ya hoş görünme çabalarınız,
siz yükseldiğinizi zannettikçe alçalan vicdanınızı kaldıramıyor düştüğü yerden.
bu çocuğun ayaklarının altında
neyiniz var
neyiniz yok ezi(l)di...






GERÇEK

...
gerçek,
herkesin kendi payına düşen replikleridir zâr
kimse farkında değil
oya
b(u)oyunun
...

katılımcı katliam

katliam
katıla katıla,
aymaz ve hanesi bir serin nefes uğramaz
eda misali suretinizle
hepiniz, topunuz ve kırık kelimelerin yedirildiği cümlenizle
birlik, beraberlik ve yekvücut olma zırvalarınız,
bedene kefen, kefene bedel biçemeleriniz.
abaküsünüz düşmüyor ellerinizden
her akşam
saydırıyorsunuz...
kahirede 1....., serêkanîyede 2........., kêrkûkta 3.......... ve diğer yerlerinde
bedenimizin....
sayıdan başka nedir ki ölüleriniz
ölü dolu deniziniz...
burnunuzda bir direk yok anladım
sızlamak sizin
vicdan tarlanızda bitecek bir şey
değil 
o sızı
ancak 
eliniz kolunuz kanayınca sızlar bir yerleriniz
gerisi ihale ve fesat
katliam, katliam, katliam...

resmi tarih


...
herkes sır gibi saklar gayri resmi tarihini
ama
onun üzerinden aklar
ve anlatır herkese resmi tarihini
...

PAZARTESİ SENDROMU

bir haft'a
pazartesi,
seri üretim bant sistemi metro, otobüs ve bilumum vapurlar,
salı.....
çarşamba, haftanın kırılan beli, tembellik üç gün sonra
dinlenmek yahut.
perşembe...
cuma, en günahkar gün
çoğunluk diğer yüzüyle yüzleşiyor tanrının huzurunda,
cumartesi ve pazar
bir oyundur
önceden yazılmış biz figüranlar için
oyna dur
taaaa ki pazartesi gelene kadar,
bant sistemi ve
özel genel halk otobüsleri
ve kalabalık merdivenler
ÇALIŞMAK
ne
için
YAŞAMAK
ne
biçim
....

SOKAĞIN SESİ


...
sokaklar çok sesli
enstrumanlarıdır
hayatın,
size gürültü gibi gelen aslında
taklidi neredeyse imkansız olan bir ezginin
notalarıdır
...

sen özlemi

...
bilirsin,
kına kokusu
"süsü ellerimin"
bilirsin
tepemde olur olmaz beliren
suret/
sen...
bağrımdaki orman yangını
kuşların cinneti,
bilcümle intiharı balinaların
ve
kudurmuş köpeklerin uluması
özlemin...
İ.D.

YASLANMAK

...
yaşamadığını sandığımız
kulp bile yaslanıyorsa
düşmemek için

yaslanmak güzeldir,
çaresizlik değildir
ayakta kalmak için yaslanmak
bazen sen bazen o
düşmemek,
hissetmek
ve
dokunmak
için

İ.D.

karaya vuran su

...
kıyıları olur suların
kendilerini karaya vurdukları yerde.
sade şelale değil
suların intiharını getiren hatıra
kıyıya vurmak da
beyhude bir girişimidir
intiharın aslında...
su işte
az da olsa öykünür içindeki/ne
balinaya yani
...

İ.D.

HALK NE İSTER?


aç yatmamayı ister,
sabahları uyumayı ister,
kırmızı et yemeyi ister,
bir arabası ve evi olsun ister,
iyi okullarda okumak,
iyi ayakkabılar ve güzel elbiseler giymek ister,
baharın pikniğe yazın denize gitmek ister,
kışın evde üşümemeyi ister,
fatura ödememeyi ister,
çocuklarının işsiz kalmamasını ister,
günde 12 saat çalışmamak ister,
asgari ücretle çalışmamak ister,
milletvekillerinin makul  maaş almasını ister
emeğinin karşılığını ister,
hastane kuyruklarında beklememeyi ister,
“mazot 1 tl olsun”
sadece yoksul çocukları ölmesin ister,
emek harcamadan yemek ister,
az çalışıp çok kazanmak ister,
topçu olmak ister,
popçu olmak ister,
en yakın köşeden dönmek ister,
hem barış hem de savaş olsun ister,
açlık grevlerindekiler ölsün ister,
İDAM ister
isterde ister..................  
İ.D.

MUTLULUK

o,
aslında
kimsenin onu aklına getirip
düşünmediği anda
bizimledir.
aklımız,

o bizde değilken
anar hatılar onu
kanıyordur çünkü.
"keşke çocuk kalsaydık"ın
ızdırabı belki de bundandır.
o,
"mutluluk"tur.
vardır,
hesabı edilmez ve çetelesi de tutulmaz....
İ.D.

KAYIT-SAĞ/DUYUNUN İM(H)ASI

...
sağ/duyunun iması;
kavşak alabildiğine köşeli
dönüşler sert ve keskin
kimse,
yedirmiyor hayvanlığına
yumuşak geçişleri
serde erkeklik war!

"herkes erkek"
kadınlar erkek,
erkekler zaten erkek
...

İ.D.

SONBAHAR

geldi,
geliyor işte hüznün mevsimi,
"sararmış yaprakların toplu intiharı"
olan
sonbahar...

İ.D.

TEBERİK-I

...
hepimizin  sıkıştığı 
aynı köşedir
çok sıkıştığında sıvıştığı
...
yalın hallerin ezberi
iki dudak arasını mesken tutmuş
koftiden bir
söz!
ne desem boş o/ana
ağız boşluğu
dolu.
dişlerin sımsıkı
ağzın gevşek
ama dolu
ne dersem hoş
yuttuklarına bakıyorum
neylersen, ne yersen
sana
hoş.

İntihal*






 

“ey muktedirler!
balinalarda

sizi
rahatsız
etmiyor…”
i.D.


* belki de balinalar, bizden çalmışlardır intihar etmeyi...

ateşi boğmak

...su ile
 ateşi suyla boğarsan
ne
ateş kalır
ne de
su,
ikisinin
artığı bir
ıslak
kül kalır
geriye
ikisini de andırır
ama
ikisi de
değildir
...
İ.D.

BİR EY'LÜL

...
barış,
bir hayal.
belki bu yüzden
biz
hayaperestler
dışında peşinde koşan,
onu ipleyen,
ciddiye
alan yok!

bir
dünya
eylül
barış
olsun
...
 
İ.D.

İKAZ


...
kimse 
umursamıyor/sa
gitmeleri
birinin 
uyarması
gerekir 
gidenleri
...
İ.D.

zerya

...
ellerinde ellerim,
nereye (gi)dersen
gelirim

...

İ.D.

KAÇIŞ

"çatlayarak ölün diye..."
susmanın suyuna,
kanın çölüne çekiveriyorLAR!
açın kuytuları
sinecek
WAR...


İ.D.

BAĞLANMA MECAZI

...
her şey bir sırrı
ifşa
etme
çabası
ya da
merakıyla
başlıyor,
sonra
sen bir ipe dolanıyorsun
ip sana
bağlanma mecazı
çözemiyorsun
...
İ.D.

sitem

...
incinir tuttuğum yerden
bütün dallar
su tutar
kara bağlar
ellerim el
olur
...
i.d.

geçmiş

...
kötü anılar,
kötü çekilmiş
fotoğraflar gibidir,
kimse
onları saklamaz,
saklamak istemez
...
İ.D.

sevgili

...
ben sana
imreniyorum
nasılda tutuyor ellerin
ellerimi.
öylece
kalmışım
şimdi bütün sözler tek heceli
bütün cümleler tek
bir söze sığınmış
varlığını.
ordayım
elinin ellerimi tuttuğu yerde
...
sana imreniyorum
nasılda bakıyorsun
avuç
içlerime/
dokunuyorsun
her yanım sevda
...
İ.D.

kürtaj

...
acıyı
sadece
kendi bedenlerinde hissedenler;
acıyı başkalarına,
mutluluğu kendilerine
hisse
edenlerdir
...
oysa
bizim
bütün ağrılara
ve acılara
ayrımsız, ayrıcalıksız
rahminde
yer verecek
bir insan(lığ)a
gereksinimimiz var-
dır
...
İ.D.

buğu

gözlerim alıştı!
ne varsa bulanık
içim(dekiler)in dışında.
gördüklerim,
her biri
bir gölgeye öykünmüş
yap-bozun
bir araya gelmemeye ahdetmiş
parçaları...
usta'm suya yazı yazmak
kimin fikriydi
ilkin...
 
İ.D.

UYRUK ACISI

...
vicdanınız,
kıçınızı güvenlik duvarları ile kolladığınız
yüksek güvenlikli dairelerinizde
uğramayı akıl
edemediğiniz
yan daire komşunuz
gibidir...
yanınızdadır
ama
siz
ne ona gider
ne de onu bilirsiniz
...
vicdanınıza 
yan dairede oturan
komşunuzmuş muamelesini
yapmaktan vazgeçin

i.d.

KASR-I DÖNGÜ

"kasr-ı döngü"
bir ikilem,
biri tekler durur
biri itekler
sayının hükmü belli
tutar belinden seni ya da elinden
sonsuz kadar uzağa sayar seni
düştüğün yer sayı doğrusu
kimsenin değil
...
kasr-ı döngü
sevmek kaç vakittir
fesatlık bağışlıyor aç
mideye
doyurulmalı evvela
lakin ardı arkası
kesilmiyor
"dedim ve kodum lafımı"
ahkamının
sürüyor kendini bana
...
kasr-ı döngü
ne kullanırsam kullanayım
her şey ve hepsi
modern zamanların bağışıklığı
kullan at
çer çöp
lazımlık ne varsa
araba, maraba, ev
ve arsa...
İ.D.

Suretlerin Ritmi

...
ey mahremiyetten mahrumlar biliniz ki,
her sıratın sürati; her süratin sureti aynı değildir
...
kimini geçersin bir nefeste,
kiminle yaşarsın bir ömür aynı kafeste
...
kimi deler bağrını, incitir
ruhun sağırdır ona
kimi durur yüzünün çeşmesinde
gözlerin ağırdır ona
...

İ.D.

Zıtlık

Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu? A.Arif kendine  mağdur, mağdura da fail süsü vermiş faillerin yurdu!